Kayıtlar

Ağustos, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
        Bir sırt çantasıyla dolanabiliriz dünyanın çevresinde.Dünya, ayrılıklarımıza,hüznümüze ve mutlu olma çabamıza kapısını açabilir.En sevdiğimiz şortumuzu giydiğimiz gün olur o gün, ayaklarımız günlerce yürümeye çoktan hazır.Bize hayat telaşını unutturan,tutup kolumuzdan 19.yya götüren kitabı alırız yanımıza.O kitapta mutlu bir rüya vardır,gerçekte yan yana duramayacak iki sevgilinin tutkulu aşkı,göl kenarındaki romantik sahne..         Kitap bize yolculuğuna devam et der: senin gibi hayatı görmeye çıkmışlar çok geçti bu göl kenarından, bazen bisikletle bazen otobüsün sol camında.Poz verdiler makinelere kocaman gülümsemelerle,hayal kırıklıklarına uğradıkları gecelerde yer yataklarında ağladılar,sabah yumurtayı sevmedikleri halde omlet yediler büyük lokmalarla.Her şeyi çokça yapmayı severlerdi;büyük kahkahalarla güler,susmayacakmış gibi ağlar,tanımadıkları on kişiyle içerlerdi.Tahammülleri yoktu sessizce gizli saklı odalarda ağlamaya,küçük yapmacık gülümsemelere.Acısız sıradan a
        Seninle yan yana oturuyoruz. Aramızda bir karış mesafe.En yakınınım senin,anlattıklarını anlayan kişi, uğradığın haksızlığa isyan edenim.Gözlerine bakmaktan korkuyorum,bir yabancılık,tanımama müsade edilmeyen kişiden bir iz bulursam diye.Neyseki yan yanayız, yüzüne bakmama gerek yok.Sesinden bana ulaşan yüzlerce anlamsın benim için; kırgınlıklarını derine gömdüğüne inanan hüzünlü bir adam,altı yaşında her yaz, bahçesindeki ağaca tırmanan neşeli bir çocuk,eğlenmekten yorgun düşüp masasına dönmüş gece hayatı yorgunlarındansın.Artık biraz dinlenmeye ihtiyacım var diyor vücudun, oturduğu yerden denize dönükken.        Seninle yan yana oturuyoruz.Aramızda kapanmayacak bir mesafe.Bir karışa sığdırılabilecek milyonlarca sarışın,esmer, cesur, sana acımasız davranmış beden.Aramızda sessizce dikiliyorlar.İstesem de göremiyorum artık seni.Konuştuğun soğuk dili anlayamıyorum. Korkularını bilmiyorsun onun diyor aramıza dikilen bedenler; niye bu öğle saati gelip yanına oturduğunu bilmiyor
Girdiğimiz yollardan hüzünle dönüşümüz oldu mu çokça? Kaybolduğumuzu, esir olduğumuzu, zorla denk olduğumuzu düşündük mü her seferinde.. İkinci bir yol görünür görünmez geçmişten kalma boş sokağa çıkan,bu yola uzatalım elimizi kurtulalım yükümüzden ansızın dedik hep;biriken kederler böyle bitiverecekmiş gibi.. Ağzımızdaki acı tat hiç geçmedi; aksi gibi tutundu kaldı alıştığı yerde;merhamete, alışkanlığa, adı gitmiş aşka saplandı..Aşkın adı nasıl gider? Nasıl yalnız bırakır biz tek kimlikleşmiş insanları; biz onun için böylesine tek kimlik olmaya çoktan razı olmuşken,muhakkak günaydın la başlayıp iyi geceler denmeden uyutmayan ilişkilere alıştırmışken kendimizi..Kıskanırken birbirimizi yaşamın boyalı kahramanlarından hatta bazen anna karenina'yla don juan'lardan..Tuttuğumuz ele benim demişken kendi elimizden çok sahiplenerek ve ilerde dokunacağı tenleri şimdiden düşünüp kıskanarak..Böylesine eli açıkken biz, içinde mi dışında mı olduğumuzu kestiremediğimiz aşka, o nasıl acı