Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Jump and the net will appear

Resim
Bu cümleyi bir yerde gördüm. Bu sıralar sevdim. Belki üç-beş ay sonra sevmem. Yalanmış, derim. Ağ falan yokmuş. İnsan bir cesaret atlayıverince dizi parçalanıyor, üstü başı toz oluyormuş. Ama belki de şöyle derim, Ağ da ne sağlammış!  Bana her seferinde çok yüksekten atlıyormuşum gibi geliyor. Önce uzaktan görüyorum. Merak ediyorum.  Düşünmesi bile hoşuma gidiyor. Sonra, Neden Olmasın, demeye başlıyorum. Aklıma yer ediyor. Ulaşana kadar zorluyorum. Ulaşmaya yakın korkmaya başlıyorum. Yüksekliği gözümü korkutuyor. Tepeleri sisli puslu, karanlık geliyor. Olduğum yerde, bildiğim karanlıkta durmanın huzur veren yanılsamasına kapılıyorum.  Ama o, orada, gözümün önünde durmaya devam ediyor. Kendimi tutunduğu, sarıldığı her şeyi bırakmış çırılçıplak o yüksekliğe koştururken buluyorum sonunda. Kaybedilecekler, özlenecekler bir endişe bulutu olup tepemde dönüyor. Elimle savuşturuyorum. Bu hikayeyi bir yerden biliyorum. Defalarca aynısı gelmiş başıma. Defalarca birinin yaşadığı evin ikinc

Kafamın içinde dönüp dolaşan cümleler

Resim
 ‘’Bilakis bir şey koruyacaksam kafamın içindeki hayatı koruyacağımı gördüm, anladım.’’Şule Gürbüz, Zamanın Farkında   ‘’ Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle insandır’’ Albert Camus, Sisifos Söyleni. ‘’Öyle ya, kim ve ne hakkında ‘’Bunu biliyorum!’’ diyebilirim ki?''  Albert Camus, Sisifos Söyleni. ‘’Belli bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte bu noktaya erişmek gerekir.’’ Franz Kafka, Aforizmalar ‘’Sanki her an, kendine şöyle deme ihtiyacını duyuyor gibisin: Bu böyle, çünkü ben böyle istedim; ben böyle istedim yoksa ölürüm.’’ Perec  ‘’Ama belki de bilmeden, sırt sırta sessiz bir yaşamda sen de ona aitsindir’’ Perec  ‘’ Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, her şey yeniden başlıyor, her şey başlıyor, her şey devam ediyor’’ Georges Perec  ‘’Ben hayatıma nasıl başladımsa öyle öleceğim kuşkusuz; hep kitapların arasında’’ Sartre, Sözcükler ‘’Bir bedene sahip olmaya ve her gün aynı kafayı gezdirip

BULUTLAR

Resim
Trendeydim. Eskişehir'e gidiyordum. Arka koltuğumda dört-beş yaşlarında, annesinin yapma Ceren,  sessiz ol Ceren diye söylenip durduğu bir kız oturuyordu. İlkbaharı pas geçerek geleceği belli bir yazın eşiğindeydik. Serin cama alnımı yaslayıp koşarak geçen ağaçlara, iki tarlanın arasında içinde kimin yaşadığını merak edip durduğum kulübeye, tarlada çalışan kadınlara bakıyordum. Ceren solundaki geniş pencereden trenin hala yutup geçmediği görüntülere dair bitmek bilmeyen, cevabına sabredemeden diğerine atladığı sorular soruyordu annesine. Elektrik direğini, koyunları, keçileri, derme çatma evleri, gökyüzünün rengini, neden bir rengi olduğunu merak ediyordu hatta. Yanağını camdan çek, dedi annesi. Ben de onunla birlikte suçlu bir çocuk gibi camdan uzaklaştım, arkama yaslandım. Al şu ıslak mendille ellerini sil, tozlu oralar, diye eline bir mendil tutuşturdu. Ceren öfledi, Bulutları yakalıyordum, çok hızlı kaçıyorlar, dedi. Sağ elimi cama yasladım, akıp giden bulut kümele