Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çoksatan Okumak

Resim
Geçen sene böyle kitaplar okuyacaksın deseler inanmazdım. Benim edebiyattan saymadığım, aklımı zorlamayan, yalnız duygulara hitap eden kitaplar olduğunu düşünüyordum. Sonra bir arkadaş grubunun arasına düştüm, kitaplar elden ele dolanıyordu. Bir kere ucundan tutunca kapılıp gittim. Pişman da olmadım aslında, böyle duygularda sürüklenmeye ve bunlar üzerine düşünmeye ihtiyacım varmış. Son olarak Normal People'ı okudum, dizisiyle neredeyse aynıydı. Galiba ilk defa bir diziyi kitaptan daha çok beğendim. Kitaptaki basit anlatımı, kısa cümleleri sevsem de ikili arasında romantik bağı ve cinsel çekimi dizide daha iyi hissettim. Kitapta Marianne'ı daha az gösterişli canlandırmıştım, ama malum diziler güzel kadın üzerinden ilerlemek zorunda ki izleyiciyi çeksin. Dizideki Marianne bence çok duru bir güzellikteydi. O yüzden onu lisede çirkin bulmalarını, kendini de sürekli çirkin zannetmesini anlayamadım. Kitaptaki kız üniversiteye başladıktan sonra her anlamda dönüşüme uğruyordu ki bence

Untamed (Evcilleşmemiş)

Resim
Bu sıralar kişisel gelişim kitabı sanıp önyargıyla yaklaştığım, karşılıklı otursak saatlerce dinleyebileceğim ve muhakkak her dediğine kafa sallayacağım bir kadının kitabını okuyorum: Untamed Bu kitabı tanıştığım andan itibaren cesaretine ve özgürlüğüne hayran kaldığım Fransız bir yazar arkadaşım önerdi. Önce ev arkadaşım okudu. İkisi hararetle tartışırken büyüsü bozulmasın diye dinlememeye çalıştım. İkisi de sevdiği için önyargım kırıldı, aşağı yukarı hepimizin konuşup durduğu şeyden bahsettiğini anladım: Başkalarını mutlu edeceğim diye uğraşmayı bırak. Bu cümlenin kendisi yazarın anlatmaya çalıştığını iyi ifade edemiyor bana göre, yüzeysel kalıyor.  Kitap otobiyografik. Bunları söyleyen kadın, kırk yaşında, üç çocuklu ve evliyken başka bir kadına aşık olduğunu fark etmesiyle radikal bir dönüşüm sürecine giriyor. Aslında fark ediyor ki heteroseksüellik, toplum standartlarına uygun bir aile kurması, evlenmesi ve çocuklarının mutluluğu için evliliğini sürdürülmesi ona öyle öğretildiği,

Dönüşmek

Resim
Ne zaman bir kutlama amacıyla şöyle bir masaya otursak,  3 Kıtayı bir araya getiren bir masa olmakla gurur duyarız. Son zamanlarda tanıştığım herkes aktivist, vegan, doğa aşığı, feminist, bisikletçi, yogacı, geri dönüşüm hastası, tüketim karşıtı. Bu masadakilerin çoğu da dahil ki onlarla son zamanda tanışmadım. Bu nasıl oluyor merak ediyorum. Bu kadar farklı kültür ve sosyo ekonomik düzeyden gelip aynı masaya oturmuş bu kadar insan, nasıl bunca ortak paydada buluşabiliyor. O kadar aynı fikirdeyiz ki bazen tartışacak sınırlı sayıda şey bulabiliyoruz. Herkes kendi ülkesinden örnek veriyor, ancak örneklerde farklılaşıyoruz. Bu işte bir terslik var diye düşünüyorum ne zamandır. Sanki teoride böyle, pratikte değiliz. Aktivist ve vegan olmanın, kadın haklarını savunmanın kolay olduğu bir yerde, kendimizi zor şartlarda mücadelesine devam eden, ses çıkaran kadınlarla nasıl denk tutabiliriz. Altı ay önce vejeteryan olduğumdan beri tek bir gün ne yiyeceğim sıkıntısı çekmedim. Her şey veganlara y

Almodovar röportajından öğrendiklerim

Resim
Almodovar'ın son filmi Pain and Glory için The Guardian'a verdiği röportajı okuyordum.  70 yaşına giren yönetmen ölümden, çocukluğundan, ailesiyle ilişkisinden de bahsetmiş. Son filmi kendi evinde çekildiği ve ona benzer bir karakteri anlattığı için, kendi hayatını mı film yaptı sorularına hedef olmuş. Yönetmen başta kabul etmek istemese de röportajın ilerleyen kısmında, filmdeki karakter Salvador Mallo'nun kendisi olduğunu daha fazla saklayamayacağını söylüyor.  Röportajdan genel olarak etkilensem de benim için en çarpıcı tarafı aşağıda alıntıladığım kısım. Sanırım yaşlanmanın getirdiği ölüme yaklaşma korkusundan da kaynaklanıyor, geçmişi sorgulama, bir ailenin çocuğu olarak beklentileri ne kadar karşılayıp karşılamadığın sorusu yakana yapışıyor. Aşağıdaki bazı cümleleri Almodovar gibi İspanya'nın kültür elçisi, en popüler yönetmeninden duymak bir gerçeği kabullenmemi sağladı. İnsan ölene dek çocukluğunu ve ailesini içinde taşıyor. Kim olursa olsun. Ondan beklenenler,

İstanbul

Resim
Bugün aylar sonra ilk defa İstanbul'u özledim. 3 İspanyol kadınla bir parkta oturuyordum. Bir ara aralarında İspanyolca konuşmaya başladılar. Buradaki kadınlardan çok farklılardı. Hepsinin makyajı yerinde, saçları yapılı, gözlerinin içi parlıyordu. Ellerini  kullanışlarından, İspanyolcanın güzel ritminden hararetli bir şey konuştuklarını fark ettim. Bir Almodovar filmindeymiş gibi izledim. Özür dileyip İngilizceye döndüler. Büyü bozuldu. Ne olup bittiğini anlamamak ama bir şeyler olup bittiğini anlamak, sadece izlemek çok güzeldi. Bıraksalar saatlerce üçünün heyecanlı konuşmasını, birbirlerinin lafını keserek ve her seferinde sesini biraz daha yükselterek gülmelerini izleyebilirdim. Bu üç hayat dolu kadını izlerken onlara ait bir şey gördüm. Başka kültürde benzeri olmayan, kimsenin taklit edemeyeceği, sadece onlarda güzel duran bir şey. Hissettiğim bu duygu her neyse çok hoşuma gitti. Burada yaşamaları ama buralı olmamaları, buralı olmayı yüksek sesleri, jestleri ve mimikleriyle re

İyi ki doğdun başkan!

Resim
Bugün buradaki yöneticimin doğum günüydü. Onu geldiğim ilk andan beri çok seviyorum. Biri beni onu izlerken görse sapık sanabilir. Büyük dikdörtgen bir masada, çok kalabalıksak eğer, ben muhakkak masanın bir köşesinden onu izliyorumdur. Kiminle nasıl konuşuyor, bir şeyi nasıl istiyor, karşısındakini nasıl dinliyor. Daha önce bizi evine davet ettiğini ve  hiçbirimizin yardım için  mutfağa girmesine izin vermediğini yazmıştım (gerçi sonra bulaşık makinesi bozulmuştu ve bulaşıkları yıkamak için zar oyunu oynamıştık).  Bizimki hep taktığı balıkçı şapkasını takar yaz ayları, çizim yeteneği kuvvetlidir, bir yerde uzun süre otursun cebinden kalemini çıkarır bulduğu peçeteye çizmeye başlar. Yaramaz bir çocuk gibi çizimlerini gizlice etrafındakilere gösterir. Esprilidir, güler yüzlüdür, ama yapmacık bir güler yüzlülüğü yoktur. Sen konuşurken gerçekten dinler ve alakalı sorular sorar. Her birimizin geldiği ülkeye dair bir şeyler mutlaka bilir, meraklıdır. Yanında huzursuz olmana izin vermez. Onu