Varlığım Türk varlığına...
Okula başlamadan önce en büyük zevkim mahalledeki koca dut ağaçlarına tırmanmaktı. Düşmekten, yaralanmaktan hiç korkmazdım. Futbolu severdim bir de sert oyun olduğundan, beni de aralarına alsalar diye gezinirdim futbol oynayan çocukların yanında. Bazen ''iyi hadi kaleye geç bari'' derlerdi. 7 yaşına gelmeden en az üç kere parmağım çıktı o yüzden. Okula başlayacağım yaz çok merak ettiğim, salak durumuna düşmemek için kimseye soramadığım bir şey vardı: Her şey iyi hoş da hangi zilde içeri girip hangisinde dersten çıkacağımızı nasıl bileceğiz? Ya ben herkes derse girerken yanlışlıkla dersten çıkarsam. Okul o zamanlar benim için evden duyduğum, sabahtan akşama sokağa yayılan zil sesi demekti. Hiç içeri girip bakmamıştım, neler olup bittiğini bilmiyordum. O yüzden çok fazla ve bir sürü değişik anlamı olan zil çalıyormuş gibi geliyordu. İyi ki kimseye sormamışım, okulun ilk haftası bütün sıkıntım bitti. Hep beraber girip hep beraber çıkıyormuşuz, istesem de bu kuralı bo