Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
Aslında olay bu kadar basitti. Bunu anlayamadık, hep ondan yitirdik.

'Brasserie' lerimiz , 'Patisserie' lerimiz

Resim
her köşe başında brasserie ve patisserie lere rastladığımız ve bunların Anadolu şehirlerini de sarmaya başladığı son yıllarda bu durum aslında hayatımızı ne kadar zorlaştırıyor birazdan gözler önüne sereceğim. Öncelikle bu güzel, sofistike kelimelerden beklemeyeceğimiz bir hamle;   patisserie pastane, brasserie de birahane demek, bu gerçekle yüzleşip yolumuza devam edelim. 'Dandik fırına bile patisserie yazmışlar' diye önünden geçerken alay ettiğimiz yerlerle dolmaya başladı sokaklar. Girip bir simit, bir çikolatalı kek alacaksın mesela, ''patisserie''nin kapısından giriyorsun ya  bir kasılıyorsun. Basbaya kek duruyor orda, kek deyince vermiyorlar  da '' muffin '' mi diye soruyorlar. Başka keke benzeyen bir şey de yok halbuki. Fiyatlar tabi ki gereksiz pahalı. Aldığın 'muffin'in değil patisserie'nin parasını ödüyorsun aslında. Mahallenin pastanesinde 1 liralık şey patisserie de 4 lira. Tamam daha lezzetlidir, malzemesi iyid

i've seen it all

Resim
Björk'ü sevme nedenim işte burada: I've seen it all, I've seen the dark I've seen the brightness in one little spark. I've seen what I chose and I've seen what I need, And that is enough, to want more would be greed. I've seen what I was and I know what I'll be I've seen it all - there is no more to see! sonra adam diyor ki: And the man you will marry? The home you will share? To be honest, I really don't care...
Resim
GÜZELLEME   Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi    Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur   İşte bak sen gözlerin de burda Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık İyi ki burda yoksa ben ne yapardım Bak çocuğum kolların işte çıplak işte Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya   Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu Uzanmış seni usulca öpmüştüm     Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu .   Cemal SÜREYA     yanına da bunu dinlersen olur

tramvay

Eskişehir'de bazen güzel bazen can sıkıcı tramvay hikayeleri var. Bu sefer Sait Faik öyküsü tadında kısa ama insanı çaktırmadan gülümseten bir küçük olay tramvaydan: İki üniversite öğrencisi çocuk evlerindeki halı eksiğinden bahsediyorlar. Uzun zamandır kilim kullanıyorlarmış, halı bulamamışlar. Bir halı olsaydı fena olmazdı diyorlar birbirlerine. O sırada karşı koltuklarında oturan dünyalar tatlısı teyze: '' Çocuğum halı var bende hemen verin adresinizi ben size yollıycam bak' diyor. Çocuklar biraz mahcup oluyorlar. ''Yok teyzecim biz hallederiz,çok büyük bir problem değil'' diyorlar. Teyzemiz kararını verdi çoktan. ''Olur mu evladım, bende fazla var, hem ihtiyacınız da varmış. Yaz adresini yollıycam ben size bunu çocuğum, adam akıllı kullanmadık bile'' diyor. Çocukların ilk andaki mahcubiyeti geçiyor kadının cana yakınlığını görünce. Teşekkürler eşliğinde adresi veriyorlar. Biz de olayın izleyicileri olarak gülümsüyoruz. İçimiz

tree of life

Resim
Bazen birini en sevdiği filme ''tree of life'' cevabını verdiği andan itibaren koşulsuz şartsız seversin. Pencerenin arasından sızan güneş ışığına uyanır uyanmaz parmaklarını uzatan çocuktur o. Karıncaları gezdirmiştir elinde, bebeklerin ayaklarını öpmüştür. Yanından geçtiği ağaçlara dokunmuştur hissederek. Sormana gerek yok bilirsin. Yağmur yağdığında herkes eve koşarken o gökyüzüne bakmıştır, gülümsemiştir. En sevdiği renk yeşille mavidir. Yürümeyi arabaya binmeye tercih eder; dinlemeyi konuşmaya. Yeşillikler arasında yapayalnız ahşap evin hayallerini kurarak yaşayan adamdır o betonlar ülkesinde. Eline her şey yakışır. Yemek yaparken şarkı söyler. Aceleye getirmez, beğendirmek ister. Sen onu uzaktan izlersin. Gece bisiklete binmekten hoşlanır. En çok lunaparkta güler. Mutlu olması için hava güzel olsun yeter. Her hafta sonu bir gezi planı vardır. Anlamadığı dillerde konuşan insanları dinlemekten hoşlanır. İstanbul hikayeleri anlattırır. Erken yatmayı,

''hable con ella'' (talk to her)

Resim
lydia: onu hala seviyor muydun? marco: evet. Beni heyecanlandıran bir şey gördüğümde onunla paylaşamayacak olduğum için ağlardım. hala sevdiğin birinden ayrılmaktan daha kötü bir şey yoktur. lydia: ne acı bir hikaye. marco: jobim'in bir şarkısında dediği gibi, gittiğinde aşk en acı veren şeydir. Almodovar'ın bence en iyi filmi, baş yapıtı hatta.  İzlersin aklından çıkmaz, sonunda Benigno'ya tecavüz etti diye kızar mısın yoksa Alicia'yı hayata döndürdüğü için affeder misin, işin içinden çıkamazsın. İzleyen herkesle saatlerce konuşmak istersin. Aklına gelir sık sık. Ben bi' açayım tekrar izleyeyim dersin hatta.  En vurucu kısımlarından biri, vajina tasviri ve o harika sevişmeyle sessiz kısa filmdir. Olsa da yine izlesek. Ha bi' de bu var dinlemeyi  unutmayalım kaynak göstermesek olmaz   http://www.itusozluk.com/goster.php/hable+con+ella/sayfa/2
Resim
ağlamak istersen bu filmi izle, ''je vais bien ne t'en fais pas''(benim için üzülme) Gözyaşlarının kıymetini bilecek bir film

rejim yapan kadınlar

Kitapçılarda her ay en çok satanların düzenlendiği köşede, bu ay 5 numarada  zayıflama vaad eden kitaplar  duruyordu. Hepsi yan yana dizilmiş, kişilerin isimlerinden oluşan mucize diyetler.. Ben hayatımda hiç diyet yapmadım, çok yediğim zamanlarda da kilo almadım. Ne bileyim kemiklerim de iri değil mesela. Ama 20 yıl sonra belki 70 kilo olurum ve ben de her pazartesi diyet yapmaya başlarım. Sadece anlamadığım, bunun nesi bu kadar zor?  kitap, dvd, pilates vb bir piyasası oluştuğuna göre ve spor salonları spor yapmak için değil zayıflamak için gelen kadınlarla dolup taşıyorsa ya bu kilo verme olayı cidden çok zor bir şey ya da birileri sizin yeme içme zaaflarınızdan nemalanıyor. Benim 7- 8 kilo fazlam olsa, param da yoksa mesela spor salonuna gidemiyorsam ya da o parayı oraya vermek istemiyorsam kalkarım sabah yürürüm, koşarım bir harekete geçerim. Ya da akşam yemekten sonra  bir yürüyüş yaparım. Yürümek bedava değil mi ? Akşam 8den sonra televizyonun karşısında oturup  ne buld
Resim
bu abilere dikkat bence, bomba gibi geliyorlar. bir de şu var: gencebay çalarken taksiden inilmez
............. Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma Baksana; parmak uçlarım ateş Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım on üçüncü aylara Ümit Yaşar Oğuzcan'dan başkası böyle güzel kal diyebilir miydi

tipik bir boğa kadınıymışım ben!

Bu yaşıma kadar burçlara pek inanmazdım. Hangi burcun ne özelliği vardır bilmezdim. Bu sene hayatımda ciddi değişiklikler oldu, kendimi daha iyi tanıma fırsatı yakaladım bu anlarda. Sonra biraz burç yorumlarına, genel özelliklere, hangi burcun hangisiyle iyi anlaşıp anlaşamayacağına baktım . Gördüm ki Boğa burcu kadını hakkında söylenenler, hayatıma bir şekilde girmiş insanların burç özellikleri falan gayet olan biteni açıklıyor. Ben küçükken hep yeni tanıştığım insanlarla problemler yaşardım. Soğuk, kibirli derlerdi benim için. 8 yaşındaki bir insanın ne kibri olacak allah aşkına. Üzülürdüm o zamanlar. Sonra düzelirdi durum, biraz zaman geçtikten sonra çok yakın arkadaş olurduk mesela. O zaman da 'hiç göründüğün gibi değilmişsin, sıcakkanlıymış aslında' derlerdi. Bu durum dozu azalsa da hala devam ediyor. Arkadaş olabilmem için önce güvenmem gerekiyor. O insana kendimi tamamen açabilmem için onun baya çaba harcaması gerekiyor, zaman gerekiyor daha çok.  Bu yaşımda öğren

Dia olay supermarketleri

Ne zamandır anlatacağım anlatamıyorum. Buralarda bir Dia market var benim neredeyse her akşam uğradığım. Küçük samimi bir ortam. Ama sürekli müşterilerin agresif tavırları yüzünden tartışma çıkıyor. Bu tarz tartışmalar kasa ve bekleme sırası olan her yerde çıkıyordur  ama burada ki gibi her gün değil. Üşenmesem oturup her akşam yazsam  'böyle saçma tartışma sebebi mi olur uydurma' diyeceğiniz hikayeler var. Bugün kasa sırasında önümdeki adamın kasiyer çocukla dialoğu: - Ne öyle verdin bozukları yine - Kusura bakmayın efendim kasada tam para kalmamış - Almam ben bunu yalnız. Öteki kasaya soruyor senin kasanda var mı 2 beşlik falan? Yokmuş - Yok almam böyle bulun, olcak şey mi? ( O paradan sayılmıyor sanki) Bu esnada kuyruk uzun biz de beklemedeyiz. Arkadan oflamalar poflamalar. Ne var ki bu oflamalar adamı huzursuz etmesi gerekirken kasiyer çocuk panik oluyor, eli ayağına dolaşıyor.Bizimki sonunda bozuk parayı kabul ediyor söylene söylene. - Fişimi ver  (diyor sanki
Resim
11 Nisan'da Balmorhea İstanbul'a geliyor. Zamanında  bilet almadım, iki katı şu an, belki de bitmiştir bakmadım.  Gümülcine'ye gitmek istiyorum ama  tezimi fransızcaya çevirmedim.  Biri gelse şu çeviriyi yapsa ben de gitsem uzo içsem rebetiko dinlesem.  Biraz uzaklaşsam buralardan.  Risk alacak kadar seviyor musun derler bazen.                        .                        .  Kim yapacak yine paşalar gibi sen yapacaksın.