Kayıtlar

Ocak, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Copenhagen Fotoğraf Albümü 2

Resim

Akşam yemeği ve Zar oyunu

Resim
İki gün önce işyerindeki herkese başkandan bir mail geldi. Mailde, hepinizi akşam yemeğine La Rustica'ya bekliyorum, diyordu. Adresi maile eklemiş. Veganlar, vejeteryanlar lütfen belirtsin demiş. Haritadan restoranın yerine baktım. Müstakil bir eve benziyordu. Ben vejeteryan oldum, yazdım, bir de gülücük koydum. Zaten ofisin yarısı vegandı.  Akşam yemek saati gelince bu restoran tam olarak nerede diye sordum. Meğer başkanın evine gidiyormuşuz. Evinde çalışma arkadaşlarını kendi hazırladığı menüyle ağırlamayı çok seviyormuş. Eve ulaşınca hepimizi tek tek kapıda karşıladı. Nihayet masaya oturduğumuzda, Bu gece tek bir kural var, dedi, Yiyecek, içecek, sohbet edeceksiniz, kimse mutfağa girmeyecek. On altı kişiye birden hizmet etmeyi göze aldığına göre herhalde mutfakta bir yardımcısı vardır diye düşündüm. Baktım o da yok. Fotoğraftaki menüyü kendi çizmiş, yemekleri de bizzat o yapmış. Tatlıya kadar, arada bir boşalan tabakları mutfağa taşımaktan başka hiçbir şey yapmadık sayıl

Evde Kalmışlar için Lego Evler

Resim
Kuzenimin altı yaşındaki oğlu, odasında halıya bağdaş kurmuş güzel güzel lego oynarken yanına uğradım. Kafasını bana çevirdi, ‘’ Legolardan ev yapalım mı ’’ diye sordu. ‘’ Tamam ’’ , dedim. Yanına oturdum. Yılların ustası gibi inşaatı tasarlamaya başladı. Elinde olsa temel kazacak. Bütün lacivert parçaları topladı önce. Sonra da kırmızıları. ‘’ Neden diğer renkleri almadı n’’ , d iye sordum . Laciverti gösterdi parmağıyla, ‘’E v bu renk olacak, çatı da kırmızı ’’ , dedi.  Lacivert olmak zorunda mı canım, senin de evin turuncu, çatın lacivert olsun; her şey mümkün tarzında , çok renkli olmaya çalışacağım bir söyleve girişecektim. Kendimi tuttum. Sonra okulda çatıları lacivert yapıyor diye, ana akım, pamu ğu kağıda tutkall ayıp kardan adam yapan arkadaşları onu dışlayacak belki.  Lacivert binayı dikmeye başladık. Baktım, evin için i bölümlere ayırmaya başladı . Birini daha küçük bırakmış, o çocuk odası olacakmış. En büyük oda salon. Diğerinde de anneyle baba yatıyor. ’

Bir Fotoğraf Kitabı: Birtakım Dünyalar

Resim
Bu kitabı Kütüphanede buldum. Vanessa Winship'in çektiği fotoğraflardan ve fotoğraflara dair yazdıklarından oluşuyor. Kapağındaki kadına benzer fotoğraflar olacak diye aldım. Okumaktan ve yazmaktan sıkıldığım anlarda ya film izliyorum ya da fotoğraf/çizim araştırıyorum. Son zamanlarda fotoğrafların tek cümlelik ya da kelimelik öyküler olduklarını düşünmeye başladım. Boşuna dili didik didik etmenin, uygun kelime aramanın alemi yok. Küçük bir ayrıntı, bir bakış fotoğrafta kendi hikayesini anlatıyor. Bunaldığımda genelde böyle kitaplardan ilham alıyorum.  Kitabı açınca kapağındaki gibi, özgür ruhlu, yaralı ama asi kadınları bulacağımı zannediyordum. Karşıma birden aşina olduğum topraklar ve yüzler çıktı. Onlar da belki özgür ruhlu, kapaktaki kadından bile yaralıydı. Bölümün adına baktım: Sweet Nothings: Schoolgirls of Eastern Anatolia.  Sanatçı önce çektiği fotoğrafların hikayesini anlatmış. Diyor ki, Anadolu'da bu zamana dek İngiltere'de görmeye alışık olmadığım v

Tanrılar

Buraya geldiğimden beri beni şaşırtan, sorgulatan, sarsan gözlemlerimi kendimce bir bellek yaratmak, çizdiğim yolu takip ederken geçtiğim yerleri unutmamak için not alıyorum. Bazen de buraya yazıyorum. Hareket kabiliyetim, esnekliğim arttı. Tercihlerimin ve yaptıklarımın sorumluluğunu yükleyecek kimse kalmadı. Ne sistem, ne çalışma saatleri, ne ezildikçe ezmeyi benimsemiş insanlar. Tanrı yoksa her şey mübahtır'ı önce Dostoyevski söylemişti. Sonra Sartre tekrarladı. ''.. Bu demektir ki insan kendi başına bırakılmıştır. Artık hiçbir özür, dayanak bulamayacaktır yaptıklarına. İnsan özgür olmaya mahkumdur, zorunludur!'' diye de ekledi.  Önceden etrafım tanrılarla çevriliymiş. İnanmasam da koydukları kurallara uyuyor, cehennem azabından korkuyormuşum. Tanrıların en büyüğü korku'ymuş. Şekilden şekle girip zihninin içinden rüyalarına sızıyormuş insanın. Güvenlik, kapı duvar, on beşinci katta makam odasında bir adam suretinde çaktırmadan eylemlerimize, düşüncelerim