Kayıtlar

Mart, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Barış Bıçakçı, Tarihi Kırıntılar

Resim
Bir kitaptaki cümlelerin altını çizince insan biraz da kendinin altını çizmiş olmuyor mu? Ben böyleyim diyor kendine. Yıllar sonra, o kitabın varlığını bile neredeyse unutmuşken bir sayfa açıyor rastgele, altı çizili o cümle ile karşılaşıyor. O cümlede kendine dokunanı hatırlayıp aynaya bakmış gibi oluyor. Kitaplara yazıp çizmekten korkmuyorum. Tren yolculuğunu anlatan bir sayfa kenarında, ''bu sayfayı okurken ben de Eskişehir trenindeyim'' notunu görüyorum. O günü hatırlıyorum. Pencere kenarından uçsuz bucaksız, bir kartpostal gibi uzanan kara bakmıştım. Gözlerimi almıştı beyazlık. Yeryüzü zaman zaman, kendini yetenekli bir ressamın elinden çıkmışa benzettiğinde ve ben buna şahit olabildiğimde yaşamayı sevdiğimi düşünmüştüm. Hatta yaşamanın hakkının böyle bir çok ana şahit olmakla verilebileceğine inandırmıştım kendimi. Seyahat etmek üzerine düşünmüştüm yol boyu. Bunların hepsini benim için saklayıp koruyansa sayfa kenarındaki küçük bir cümleydi. Sait Faik'te

Kurbağalara İnanıyorum

Resim
“Kurbağaların özelliği, nehirlerin kuruduğu mevsimlerde toprağın derinliklerine gömülüp ölüm uykusuna yatmalarıdır. Tüm bedensel işlevlerini en aza indirip ölüme en yakın halde yağmur mevsiminin gelmesini beklerler. Ve yağmurlar nehirlerin yatağını doldurmaya başladığında, ölüler ülkesinden dönerek on binlerce ağızdan şarkılarını söylemeye başlarlar.” Barış Bıçakçı'nın şu koca internet evreninde bir küçük fotoğrafı, tek bir röportajı yok. Kelimeleriyle yaşayan bir adam. Koca bir kitap. Sayfalarından başkasını sunmayan, iyi de eden. Cümlelerinden biliyorum onu. Gözümde bir yüz canlanmıyor. Annemle yaşıt olduğunu, Ankara'yı sevdiğini, kendi halinde bir adam olduğunu biliyorum. Bu kitabı yalnız onunla sohbet edebileyim diye okudum. Hikayeleri dışında tek bir cümlesini duymadığım yazarı kendime saklayayım, biraz benimle konuşsun istedim. Gördüm ki espriler yapan, ara sıra İstanbul'a gelip Moda sahilinde Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin ile sohbet ederek dolaşan bir adammış.

Bugün üzül, yarından itibaren unut

Resim
Benim yeni yılım nihayet geldi.Güneş yüzünü göstermekte gün be gün daha cömert olacak. Kıyısından kenarından yaklaşabildiğim doğaya, onun değişik renklerine şahit olmak istiyorum. Her zaman olduğumdan daha fazla, ''Aman olsun, öyle olmazsa şöyle yaparız''cıyım. Biri beni, canını sıkan bir mesele için aramak istiyorsa alacağı cevabı önceden biliyor, ''Bugün hakkını vererek üzül, yarından itibaren unut.''  Her şeyin düzeleceğine inanıyorum. Güzel pembe gözlüklerim bu sıralarda ortaya çıkıyor. Kimseye ''üzülme'' demiyorum. Buna bir başkası karar verebilir mi emin değilim. Deneyen insanlar görmek hoşuma gidiyor. Birinin bazen başarısızlığa uğrama ihtimali yüksekken ve bunu taa içinde hissetse de hala çabaladığını görmeyi seviyorum. İnsan ne öğreniyorsa çabalarken, çamura saplanmış bir tekerleği döndüre döndüre çıkarmaya çalışırken öğreniyor.  Çok sevdiğim birkaç insandan, peş peşe, çabaladıkları işler için ''Olmadı''la