Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bukowski Bukowski dedikleri

Burada  epey uzun yaşamış, sayısız kadınla birlikte olduğunu varsaydığımız Bukowski'nin kadınlar kitabının özetini yazıyorum. Bunu okuduktan sonra bir daha Bukowski okumanıza gerek yok bence. Tabi bazıları için bir ilah kendisi. Onlar uzun uzun tüm şiirlerini ve kitaplarını okusun Hiç bilmeyenler için; adam sabah akşam içiyor, bol bol sevişiyor ve sonra çalakalem yazıyor Here we go: Şu boktan toplantılardan ne anlıyorsunuz bilmiyorum. Herkes birbirini tavlamaya, biriyle yatmaya çalışacak birazdan. Bak işte Lidya da orada, erkeklere kur yapıyor. Birazdan elimdeki şişe bitecek, biraz da bira içerim,eve dönmeden.. Bugün sevişebilecek miyim bilmiyorum. Bu kadınların benimle ne işi var anlamıyorum. Yaşlı , çirkin , ...nı bile kaldıramayan bir herifle ne yapıyorlar. Geçen bana bir kız mektup yazmış 22 yaşındaymış, kitaplarımı okumuş, hayranmış.Fotoğrafı çok güzel. Onu buraya çağırdım fotoğraftaki gibi güzelse bari. Akıllı kadınlardan hoşlanmıyorum, eğitimlilerden. Bu eğitimli gibi. Am

24 yaş- büyümek

14-15 yaşlarındayken tuttuğum günlüklerin ana teması, zevklerimin, beğenilerimin, okuduğum kitapların değişmesiydi. Israrla ve ısrarla artık büyüdüm deyip büyüdüğümü kanıtlamaya çalışıyordum kendime. Büyüyorsun elbette. Her yeni yıl yeni yaşanmışlıklar katıyor. Artık nerede nasıl duracağını daha bir kestirebiliyorsun. Kendini tanımaya, bu yeni kişiye alışmaya, güvenmeye çalışıyorsun. Ama 20 li yaşlara kadar akıl sır erdiremiyorsun onun yaptıklarına. Bazen fevri kararlar verip kendini ateşlere atıyor. Bazen demir gibi sağlam,  yıkılmaz duruyor küçük ellerine, narin vücuduna rağmen. Şaşırtıyor seni. Diyorsun ki bu kıza bir şey olmaz,  kolay kolay üzülmez.. Sonra ansızın mevsim değişiyor baharı yaşayamadan dolulara yakalanıyorsun. En sağlam sandığın yer, kalbin, savunmasız kalıyor mevsim değişikliğine. O zaman anlıyosun kırılmaz zannettiğinin dolunun altında sağlam duramadığını..Hemen o an fark ediyorsun: aklına-mantığına güven, o seni yanıltmayacak;ama kalbine çok güvenme . Çünkü o se

'onun gibi'

En çok sıkıntıya düştüğümüz konu, hayatımıza giren yeni insanların artık hayatımızda olmayanlardan farklı kişiler olduğunu kabullenememe durumu. Kafamızda dönüp duran bir kıyaslama hali. Yaşanıp bitmiş ilişkilerin bence en kötü yanlarından biri bize gelecekte kıyaslama yapmak üzere malzeme bırakmaları; onun gülüşü, onun kokusu, onun sarılışı, onun düşünceliliği, onun sevdiği şarkılar, onun asla kullanmayacağı kelimeler gibi... Yeni gelene aşık olun ya da olmayın hemen beyniniz kıyaslamalara başlıyor. Sizin çok duymaya alışık olmadığınız bir küfür mü etti, içinizdeki ses 'o hiç böyle bir şey söylemezdi' diyor. Ya da  sizin zevk aldığınız bir filmi: ''beni çocuk filmine mi getirdin'' diye acımasızca eleştirdiğinde yuh diyorsunuz içinizden '' o olsa kesin beğenirdi''. Yeni sevgili adayınız zırt pırt telefon etmekten hoşlanıyor mesela, siz de dakika başı haber başlıklarını geçmeyi sevmiyorsunuz 'o beni bu kadar bunaltmazdı' diyorsunuz. Kı

saf erkek, kurnaz kadın

Resim
Bu zamana kadar ilişkilere hep kadınların tarafından baktım. Buradan erkeklere tavsiyeler verdim. Şimdi adil davranmanın zamanı geldi. Erkeklerin kadınları aptal yerine koyup aldatan, saman altından su yürüten türleri olduğu gibi, kadınların da türlü türlü kurnazlıkla erkeklerin saflığından-iyi niyetinden faydalananları var. Bunu bir başka kadın hemen fark ediyor ama bir erkeğin anlaması bazen yıllar alıyor. Bu konu nereden aklıma geldi önce onu anlatayım. İstanbul bağımsız filmler festivalinde Nobody Walks isimli bir amerikan filminden çıkar çıkmaz bu tip kadınlardan neden hiç hoşlanmadığımı anladım. Filmde 20li yaşlarındaki Martin isimli kızımız, uzaktan akrabası psikolog bir kadının yakışıklı kocası ve 2 küçük çocuğuyla beraber yaşadığı eve misafir olarak geliyor. Kadının kocası Peter'la  beraber kısa bir filmin seslendirmesi için çalışıyorlar. Aile süper yardımsever. Psikolog kadın Martin'e çok iyi davranıyor. Kızın kocasıyla yaşadığı bu iş yakınlığını hiç abartmıyor gaye

''Aşkın Cep Defteri''

Murathan Mungan'ın bu kitabını bir kafenin kitaplığında gördüm. Kısa hikayelerle ve aforizmalarla dolu: aşk ve hayat üzerine. Her cümlesinde ya gülümsedim ya da içim burkuldu. Bazı insanların derisi ince. Hepimizin yaşadıklarını onlar kelimeler diyarından cımbızla seçtikleri 'haklı' kelimelerle anlatıyorlar. O yüzden çok tanıdık, çok bizden. Bunlar Murathan Mungan'ın aforizmalarından en beğendiklerim: Aşk demek, belki bu sefer olur, demek ''Tek istediğim her şeyin eskisi gibi olması''. Eğer bu cümleyi kuracak yere gelmişseniz zaten hiçbir şey eskisi gibi olmaz. “ Gereğinden fazlasını söylemek korkusu aşıkların çoğunu dilsizleştirir. Hiçbir şey söylememeye saklanırlar. Karşıdaki sorar: -Ne düşünüyorsun? -Hiç. -Hiç konuşmuyorsun? -Ne söyleyeyim? -Bilmem -Bir çay daha? -Olur. Aşk saklanır. ” “ Aşka susamış insanlar, dişlerini ilk buldukları kişide bilemeye başlar. İki tarafın da dikkatli olması gerekir. Gecikmede birikenler. Telaşın hızı. Erke

kadınları mutlu etmenin yolları

Çok tartışılan bu konuya ben de bir el atmak istiyorum artık. Herkes uzun uzun kitap yazıyor kadınları anlama kılavuzu falan. Ben şimdi size çok pratik birkaç madde ile olayı çözeceğim. ( yalnız nevrotik, saplantılı  ve intikamcı  kadınlardan bahsetmiyorum onların ne istediğini kimse çözemedi henüz.Muhtemelen siz de ağzınızla kuş tutsanız mutlu edemezsiniz.) Madde madde gidelim sıkıcı olmasın. Önem sırasına göre değil aklıma gelme  durumuna göre: 1) güzel olduğunu hissettirin, arada bir söyleyin.  Çok önemli bir madde. Sevgiliniz çok güzel olmayabilir, ama sizin için en güzelinin o olması lazım. Bunu da bilmesi lazım. Bilmezse garip garip kıskançlıklar yapabilir. Ortama güzel kadın geldiğinde sinir olur fark etmezsiniz. İçten içe kurulur yani. Sonra nerede patlayacağı belli olmaz. Direk söyleme olayını da fazla abartmayın hem inandırıcılığı kalmaz hem de çok güzel olduğunu düşünmeye başlar sizi beğenmez falan. Götü kalkar işte anladınız. 2) Başka kadınlarla kıyaslamayın. (özellik