Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kar yağan günler

Resim
  Kar yağışını eğer o gün oradan oraya koşmam gerekmiyorsa, bir köşede sakince oturup hayallere dalabileceksem seviyorum.  Hayata bir dinginlik, romantizm, koşarak akan hayatın bu kadar koşmasının anlamsız olduğunu söyleyen bir ağırlık çöküyor. Kar tanelerinin birbiri ardına, aynı ritmde, usanmadan bir ritüeli tekrar edercesine düşmesinde ruhumuza iyi gelen bir şey var.  Bizim hayatın içinde ettiğimiz tüm tekrarlara, ne olursa olsun akan zamana ve devam ettiğimiz günlere benziyor.  Şikayet ettiğimiz her şeye, olabilir, sen devam et, bak biz nasıl ara vermeden akıp gidiyoruz der gibi. En azından ben böyle bir rahatlama, hafifleme hissediyorum karı izlerken. Kar yağdığında işi gücü bırakabilcek kadar şanslı bir gündeysem eğer, yapılacakları akşam saatine öteliyorum.  Bugün mesela. Pencere kenarında bu güzel günü, bisikleti ve bebek arabası ile penceremin önünden geçen, renkli bereli, uzun montlu insanları izlemekten daha önemli bir işim yok. Önemli görünen her şey, bir süre sonra o kadar

Herkes lider olamaz

Resim
  Yöneticim iki sene önce  Christmas zamanı '' Nasıl Yönetilir'' başlıklı, pahalı görünen bir kitabı evime sipariş etmişti. Kitaba şöyle bir bakmış, ön yargıyla kitaplığın bir kenarına sıkıştırmıştım. Bir işte iyi olacağım diye karakterimden uzaklaşacağım bir takım stratejiler öğrenmeyi yüzeysel buluyordum. Bu tarz kitaplara karşı hala önyargılıyım. Ama son zamanlarda, iş yerinde liderlik özelliği olan kimselerin yaptığı ve birbirine çok benzeyen hamleleri gözlemlemeye başladım. Bunca ortak özellik olması şaşırtıcı geldi. Sanki işe yarayan bir yol öğrenmiş, bu yolu tekrarlıyor gibiler. Üzerine biraz kafa yorduktan sonra, iki yıldır yüzüne bakılmadan rafta bekleyen kitaba bir göz atmak istedim. Muhtemelen bilinçli şekilde böyle kitaplar okuyorlardır, her şey tecrübe ya da tesadüf olamaz. Birkaç saat içinde atlaya atlaya kitabın yarısına geldim. Bazı bilgiler aşırı sıkıcı ve yüzeyseldi. İnsanları belirgin karakterlere koyup bir şema çıkarmamız, bu şemaya göre nasıl bir li

Yeni yıl için yeni bir liste

Resim
  Her yıl böyle bir liste hazırlıyorum ve her yıl birkaç madde hiç öngörmediğim şekilde değişiyor. Bu defa üzerine çok düşünmeden, son zamanlarda kendimde gördüğüm ve değiştirmek istediğim halleri not aldım. Genelde listelerim büyük bir başarıya ulaşamasa da maddeler arasında büyük aşama kaydettiklerim oluyor. Bu sene en çok dikkat edeceğim nokta, başarılarımı küçümsememek olacak. Son zamanlarda girdiğim iş ortamlarında fikri bile olmadan her konuda uzun uzun konuşan, yeni dahil olduğu projenin geçmişini bile bilmeden ve sorma gereği duymadan, ya da kendisinin bilmediği bir şeyler olacağını hesaba katmadan sonu gelmez yorumlar yapan erkeklerle karşılaşıyorum. Kadınlardan da söz alıp bir anda küçük bir soruyu uzun bir söyleve çevirenler oluyor ama hem onların sayısı daha az hem de gözüme fazla batmıyorlar. Bastırılmış, utandırılmış bir kadındansa aklındakini çekinmeden söyleyeni tercih ederim, ki dünya aşırı özgüvenli erkekle doluyken biraz da çok konuşan kadınlar olsun, ne fark eder. 

Patriarkada kız çocuğu

Resim
Üniversiteler açılalı bir süre oldu. Ülkedeki yaşamsal binbir derdin üstüne şehir değiştiren, yeni yurt ortamlarında daha önce bir araya gelmediği kültürlerden başka kadınlarla tanışan genç kadınları düşündüm bugün.  Eskişehir'den İstanbul'a taşındığımda, iyi bir okula girmek için canhıraş test çözmüş, çocukluğundan beri kitap okumuş ve voleybol oynamış genç bir kadından başka bir şey değildim. Bunların üzerine koyabileceğim, beni yeni hayatımın öğreteceklerine bir nebze daha hazır eden en ufak bir destek mekanizmam yoktu. Mesela şöyle diyemiyordum; İstanbul çok karmaşık, büyüleyici ve büyükse, kendimi nereye koyacağımı bilemez, kaybolur gibi hissedersem, deneyimlerim içinden çıktığım küçük hayatı aşarsa konuşabileceğim bir annem, ablam, beni sorgusuz sualsiz dinleyecek bir teyzem var. Daha çok şöyle diyordum; bu ne büyük bir değişim ve ben hepsi bana benzer kafa karışıklığı yaşayan kadın arkadaşlarımla birlikte bu işte ne kadar bilgisiz ve yalnızım.  Caddeleri tanımayı, hangi

Son dakika hataları

Resim
  Bir toplantı için İspanya'nın Portekiz'le komşu şehri Pontevedra'ya iş yerinden bir arkadaşımla seyahat ettik. İki günlük toplantı sonunda dönüş planımız, toplantıyı organize edenlerim seyahat acentası tarafından planlanmıştı. Sabah 9.30 treniyle Pontevedra'dan 4 saatlik bir tren yolculuğuyla Madrid'e gidecek, birkaç saat şehirde zaman geçirdikten sonra uçakla Kopenhag'a dönecektik.  Sabah otelden ayrıldık. Tren istasyonu yürüme mesafesindeydi. İstasyona vardığımızda trenimizin kalkmasına on beş dakika vardı. Elektronik biletler iş arkadaşımın telefonundaydı, kontrol de etmemiştim. Onun yönlendirmesiyle hareket ediyordum. Bileti bulunca yüzünde bir şaşkınlık belirdi. Bu bilet Ekim ayına alınmış diye şaşkınlıkla haykırdı. Öylesine aniden ve aşırı panik oldu ki onu sakinleştirmekle problemi anlayıp çözmek arasında bocaladım.  Uzun yıllardır sorunlar karşısında çok büyük tepkiler veren, hayretler içinde kalan, çözümden ziyade kim nerede hata yaptıya odaklanan ins

Gün içi tükenmişliği

Resim
Ben çoğu kimse gibi aşırı toplantıya katılan, her saati bir grupla iş konuşmaktan geçen biri değilim. İş gereği haftada birkaç online toplantım oluyor. Bu toplantılar da cidden kararların alındığı, fikrimin kabul gördüğü, paylaşmamın, katılımımın gerektiği toplantılar oluyor. Bunu bildiğimden sanırım söyleyeceklerimi cidden hesaba katıyor, kendimi hazırlıyorum.  Günde bir saat süren yoğun içerikli bir toplantı üzerimden buldozer geçmiş gibi hissetmeme yetiyor. Daha sabahın onunda günü zorlukla, ne yaptığımı tam da bilmeden geçirebilecek yüzde onluk bir enerjim kalıyor. Onunla bir şekilde kalan işleri tamamlıyorum. Ama göğsüme ve sırtıma oturan ağırlık tükendiğimi kendimden saklayamayacağım kadar büyük. Bu ağırlığı muhtemelen çocukluğumdan beri duyuyorum. Hatırlayabildiğim en eski tükenmişlik hali liseye gidiyor. Öğleden sonra birkaç saat daha var derslerin bitmesine. İnsanlar konuşuyor, planlar yapıyor. Ben kolumu kıpırdatamayacak haldeyim. Bir ağırlık var vücudumda, sebebini bilmiyor

Kendine karşı gelmemek

Resim
Enerjisini içten ya da sınırlı sayıda kişiyle kurulan derin muhabbetlerden alan biri olarak kendimle en büyük sınavımı bir toplulukla iki günden fazla bir arada kaldığım anlarda yaşıyorum.  İş yerinde, her yaz tatili, yazlık büyük bir ev kiralayıp hep birlikte orada kalma ritüelimiz var. Benim çok eğlendiğim ama kendimi enerjimin tükenmemesi için kollayıp korumam gerektiği günler oluyor genelde. Bu hafta da birkaç gün on dört kişi büyük bir evde bir aradaydık. Günler sabahın erken saatinden akşam yemeğine kadar planlanmıştı. Birlikte akıl yürütmek istediğimiz konular, yoga seansları, birlikte yemek hazırlayacağımız, ekip olarak bağımızı güçlendirecek aktiviteler. Programa göz attıktan sonra konuşacağımız konular hoşuma gitmekle beraber ilk düşündüğüm çok yorulacağım oldu. Kendime ara sıra boşluk bırakmaz, odama çekilmez, sessizlikle geçireceğim anlar bulmazsam hızlıca tükeneceğimi biliyordum. Neyse ki artık kendimi, neye ihtiyacım olduğunu daha iyi biliyorum. Bu da bana iyi gelmeyen ak

Gelmeyen yaz ve arkadaşlıklar

Resim
Buraya yaz bir türlü gelmedi. Her gün yirmi derecenin altında uyanıp belki bugün hava bulutsuz ve yağmursuz olur diye hayal ederken yakalıyorum kendimi. Hava sıcak olduğunda şehir ayrı bir güzelleşiyor, kanaldan denize girmek, hiç olmazsa sere serpe bir yerlere uzanıp güneşlenmek çok iyi geliyor. Geçtiğimiz hafta birkaç günü Slovenya'da geçirdim. Bahçede otururken bile kavuran güneş bana gerçek yazı hatırlattı. Sıcak hissetmeyi özlemişim. Havanın gidişatından bağımsız olarak hikayelerini dinlemekten çok zevk aldığım bir arkadaş grubum var, bazı akşamlarımı onlarla geçiriyorum. Yavaş yavaş yerleşik hayata geçen ve durulan otuz üstü grubun tam tersi, hala her şeyi son sürat yaşayan bir arkadaş grubu.  Jo, Kuzey Makedonyalı, otuzlarının başında bir gay. Kopenhag'a gelmeden önce birkaç sene Şangay'da yaşamış. Dillere karşı ilgisi var, bir dili üzerine uğraştığında çok kolay öğreniyor. Burada da Danca kursuna başladı, yeteneklerini sergilemekten, yeni insanlarla tanışmaktan zevk

Grup sohbetlerinde aşırı ilgisizlik hali

Resim
  Küçüklükten beri karakterimin bir parçası olan ve bir türlü anlam veremediğim- bazen verebilir gibi olduğum- bir özelliğim var. Ne zaman ki birkaç kişilik grubun içinde bir etkinlikte olayım bir süre sonra, kişilerle yakınlığım fark etmeksizin büyük bir ilgisizlik, yorgunluk halinde buluyorum kendimi. Birebir saatlerce konuşabileceğim iki insanla üç kişi bir araya geldiğimizde yine sohbete katılmak istiyorum ancak bir süre sonra kendimi aşırı sıkılmış, konunun gittiği yerle ilgimi yitirmiş, tek söz edebilmek için kendimi zorlamaya başlarken buluyorum. Konu alakamı çok çeken bir yerde kalırsa durum bu kadar kötü olmuyor. Hala bir süre gerçekten içimden gelerek fikirlerimi söyleyebiliyorum ama genelde ilgi alanımın dışına çıkıveriyor. Bu durumun neyle ilgili olduğunu henüz çözemedim.  Geçenlerde yine aynı durumda buldum kendimi. Bir süre ilişkilerden, hayattan, kedilerden, kitaplardan vs. bahsettik üç kişi. Sonra konu bitki yetiştirmeye, hangi sebze çeşidinin ne kadar bakım gerektirdiğ

Kısa bir tatil

Resim
Bugün hava yağışlı ve öyle olması işime geliyor. Hafta sonu çalışmak için motive olmak başka türlü mümkün değil. Temmuz ayı benim için iş ve son anda planladığım kısa tatillerle oradan oraya koşmakla geçiyor. Arada güçsüz düşüp hasta oluyorum, bir şey olmamış gibi devam ediyorum. Üzerine o kadar çalıştığım halde hala, biriken işlere yetişemiyormuşum, yeterince zamanım yokmuş gibi hissediyorum. Oysa hiçbiri aşırı zaman alan, halledemeyeceğim meseleler değil. Pek çoğu öteleme kurbanı. Yapılıverse birkaç saat sürecek işlerin ertelenip kafada kirli çamaşır yığını gibi üst üste binmesi.  ** Liina ile buluşup Kristine'nin Bornholm'daki evine gittik. Kristine yıllardır Danimarka'ya bağlı bu sevimli adaya hayrandı. Biz Kopenhag'da beraber yaşarken ve o, evin en küçük odasında bir buçuk kişilik yatağı ve kitapları ile kendine büyük bir dünya kurmuşken ara sıra Bornholm'da yaşamak istediği evden ve bahçesinde yetiştireceği sebzelerden bahsederdi. Eş zamanlı bir diğer hayali d

30'ların başları- kendini keşfediş ve iyileşme

Resim
Bazen bana böyle bir odadaymışım gibi geliyor. Gözlemlediğim hayat, beni çevreleyen, sarıp sarmalandığım dünya hem çok karanlık hem de büyük bir partide gibiyim; bir sürü renk, insan, olasılık ve duygu var. Nereye bakacağımı, hangisine hayranlıkla şaşıracağımı, neyin peşinden gideceğimi şaşırıyorum. Birini seçsem diğerini merak ediyorum. Sonra kendimi yatıştırıyorum. Her şeye vaktim var. Aceleye gerek yok. Bunca zaman ettiğim acelenin de vardığı bir yer olacak sandım olmadı. Geç kaldığımı sandığım anların düşündüğüm kadar büyük bir önemi yokmuş.  Bu karanlık ama heyecan verici partide gözlerimi kapıyorum. Etraftaki gürültüyü, hareketi, ben dursam da durmayan ayak seslerini, oradan oraya gidip gelmeleri duyuyorum. Her şeyin hem böyle dışında hem de tam ortasında olmak hoşuma gidiyor.  Kafa yorduğum, cevap aradığım bir sürü şey oluyor gün içinde. Umursamadığımı sandığım şeyler bile aklıma takılıyor. Saatlerimi o düşüncenin etrafında dönüp durarak geçirdiğimi çok sonra fark ediyorum. Bilm

Çıplaklıktan Korkmamak

Yazmak istiyorum diyorum herkese. Soran, sormayan. Bir gün Lyon'da, on sekiz yaşındayım. Yarım yamalak Fransızcamla orada tanıştığım, uydurma bir karakter olmayan Pierre'le nehir kenarında yürürken, insanların hayallerini belki olur umuduyla yazdığı alçak bir duvar görüyorum. Kimse görmeden, yazmak istiyorum, yazıyorum. Yazar olmakla ilgili büyük bir takıntım yok. Sadece yazmak istiyorum. Hayati olan, ulaşmam gereken, sanki ulaşılabilecekmiş ve bana başkaları tarafından temin edilebilecek, hak görülebilecek bir eylemmiş gibi. Belki de sadece kendime söylüyorum. Ama bir kanıta ihtiyacım var. Yerden bulduğum tebeşire benzeyen bir taşla, diğer hayallerin arasına karalamak en büyük kanıt.  Pierre'in gözünden kaçmıyor. Ne yazdın oraya diye soruyor. Yazmak istiyorum diyorum. Bu hayatta gerçekten istediğim tek şey ve ulaşamayacağıma da nedense her şeyden çok inandığım tek şey bu.  Seneler sonra, on yılı aşkın, sayısını bilmediğim seneler sonra ,Pierre bana Facebook'tan mesaj a

Faroe Adaları

Resim
Faroe Adaları ,Birleşik Krallık, İzlanda ve Norveç arasındaki üçgen bölgede bulunan ve irili ufaklı 18 adadan ulaşan bir ülke. Danimarka'ya bağlı olduğu için Danimarka üzerinden vize alınarak seyahat edilebiliyor. Schengen vizesi, hatta Danimarka oturumu bile yeterli değil.  Uzun bir süre vize koşullarına bakmamıştım, elimi kolumu sallayarak gidebileceğimi sanıyorum. Neyse ki yeterli bir süre önce vize gerekliliğini fark edip başvurumu yaptım. Bu bana Faroe Adalarının turist için yanıp tutuşmadığını düşündürdü ya da en azından Avrupa dışı turistlerden bir nevi korku duyuyorlar. Özellikle farklı adalarda karavanla gezdiğimiz sürede, insanların izole, iletişime pek açık olmayan hallerinden bu kapalı kültürü daha iyi anlayıp neden turistlere çok sıcak bakmadıklarını da görebildim.  Karavanımızı park ettiğimiz, görece insandan uzak yerlerde bile yerel halk birbirini çok iyi tanıyor ve arazilerine gelip yerleşen yabancıları bir şekilde göz ucuyla da olsa denetim altında tutuyorlar. Bund