Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gece Yürüyüşü

Resim
Eski apartmanımda çamaşır odası eksi birinci katta, basık ve kuytu bir köşedeydi. Bir akşam elimde çamaşırlarla aşağı indim. Uzun koridoru yürüdüm, daha kapıya ulaşamadan elektrikler kesildi. Karanlık koridorun sonunda kalakaldım. Yanımda telefonum da yoktu. Gözlerimin karanlığa alışmasını beklemeden geri yürümeye çalıştım. Koridorun uzunluğunu hatırlayamadım, karanlıkta bütün ölçüler boyut değiştirdi ya da ben öyle sandım. Sessizce olduğum yerde bekledim. Vücudumun bir tehlikeye hazırlanır gibi çalıştığını fark ettim. Kalbim hızla çarpıyor, tüm duyularım tetikte. Bir şey olacak diye bekliyorum ama bir şey olmayacağını da biliyorum. Altı üstü karanlık bir koridor. İki kat yukarısı ev, nasıl olsa bir yolunu bulup çıkacağım ya da biri gelecek. Tehlike yok. Tehlike olmadığını bilsem de vücudum en ufak sese dikkat kesilen bir kedi gibi bekliyor. Vücudun ve aklın apayrı çalışıp birbirini sandığımdan fazla etkilediğini, korkuttuğunu bazen de yatıştırdığını fark ettim. El yordamıyla koridoru

Renkli Mezarlık

Resim
Haftada üç gün bu yoldan mezarlığa gidiyorum. Mezarlık şehrin en sevdiğin yerlerinden olacak deseler inanmazdım. Jim Morrison'un mezarı, her daim hatırasına içen insanlarla dolu olur diye okumuştum bir yerde, belki de biri söylemişti. Paris'te Voltaire'e, Edith Piaf'a ve Yılmaz Güney'e bakmaya gitmişken ona da uğradım. Etrafına siyahlar giymiş beş erkek oturmuş, şarkı söylüyor, gülerek kadeh tokuşturuyordu. Plastik bardak bile değildi, bu an için yanlarında kadeh taşımışlar. Uzaktan onları izlemiştim. Bir mezarı sevebileceğimi fark ettiğim ilk andı.  Arkadaki Sakura'ya bakacağım derken, oyuncak dolu bu mezarları fark ettim. Böyle onlarcası, baharda birkaç hafta çiçek açan güzel ağacın altında çember olmuş. Etrafında rüzgar gülleri dönüyor. En büyüğü on yaşında, en küçüğü iki aylık. Hepsinde taze çiçekler. Gidene belki bir faydası yok, hatta umurunda bile değil onun, ama kalanın hayatla verdiği bu inatçı mücadeleyi, hem kendini hem gideni yaşatmaya dair bu kararl

Kısmet

Resim
Bir deli zamanın içinde herkes kendi halinde. Ben kendi halimde. Üst kattaki adam her gün saatlerce egzersiz yapıyor. Duvarları yumrukluyor. Anlamadığım bir dilde bağırıyor. Çocuklar bahçeye pembe kelebekler çizmiş, göz göze gelince insan görmemiş gibi bakıyorlar. Her şeye öyle bakıyorlar. Son zamanlarda herkes her şeye ilk kez görmüş gibi bakıyor, belki de ilk kez görüyorlar. Bir şeyi yüz kere de görsen ilk kez görmek mümkün belki.  Bir göl var on dakika uzağımda. Orada herkes koşuyor, ben yürüyorum. Toprak zemine, çimenlere, güneşe ilk kez görüyor gibi bakıyorum. Bir kadın elinde beyaz poşeti, martılarla güvercinlere ekmek atıyor, kendi kendine konuşuyor. Arkasından onu izliyorum, eğilip kalkışını. Dönüp bana bakıyor. Uzun uzun bakıyor. Ben de dönüp arkama bakıyorum. Burada kimse kimseye uzun uzun bakmaz. Danca bir şeyler söylüyor, anlamıyorum. Keşke konuşmasak diye düşünüyorum, böyle ne iyiydi. Keşke bilmesem necidir, ne yapar, nerede oturur. Güvercinlere ekmek atan kadın olarak kal

Sakura mevsimi

Resim
Mezarlıkta bu kadını gördüm. Yaklaşık seksen senedir aynı yerde yas tutuyor. Arkasında pembe kiraz çiçeği, açalı bir hafta olmamış. Japonca ismi Sakura. Sakura mevsimi en fazla iki-üç hafta sürermiş, Mart sonu- Nisan başı.  Ben kadını izlerken kiraz çiçeklerinin arasına kaşla göz arasında bir sincap tırmandı. Siyah kıvırcık tüylü köpek, sahibinin elinden kurtulup sincabın peşinden koştu. Sahibi şaşırdı, sincap kadar olmasa da. Fanatik bir taraftar gibi içimden bağırdım sincaba, haydi be oğlum tırman şu ağaca! Köpekten paçayı kurtarıp dalların arasında kayboldu. Köpek bir görev gibi aşağı inmesini bekledi. İnmeyince pes edip gitti. İşin üzücü yanı heykel kadın arkasında olup biteni görmüyordu. Belki görse kalkıp gidecek, yaşamanın merakı dolacak içine. Sincap olmanın, köpek olmanın merakı dolacak.  Kiraz çiçekleri birkaç haftaya gidecek. Yavaş açar çabuk kaybolurmuş. Bir tarafta, bir çırpıda açıp açıp solacak çiçekler, diğerinde seksen yılın özlemi, yası. Biz görenler adına hayat diyece

Bahar

Resim
" ben ki çağ dışı bir uyumsuzluk delisi, kendi ipimi belki kendim çekerim. gölgeme dadanmış bir tuhaf güz kedisi, her yere peşimden onu da sürüklerim. " " Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök. Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar. Böyle diyordu yoldan geçen biri." "Tanrı sen ne kadar güzelsin bir hiç olarak ormansın belki bilmiyorum belki ormanda bir ağaçsın şuncacık bir pazartesi günüsün insanları dupduru edemeyen" “Bir sargın umut yakaladım onu kuşandım Serin mavi bir gökyüzü buldum onu kuşandım Denize doğru sokaklar gördüm onları da kuşandım Üstlerine üstlük seni kuşandım Tedirgindim namussuzdum deli deliydim Uslandım.”

Tutunamayanlar Alıntılar-2.bölüm

İkinci Bölüm  ''Bu kartvizitte ne yazıyor bakalım? Nermin’in verdiği adres. Akşam yemeğini onlarda yesem... mi? Çok sevinirler. Efendim, bir görevle bu güzel şehrinize geldim. Onlar yaşıyor ya, elbette güzeldir. Bir uğrasan iyi olur, demişti Nermin. Ben, balon muyum çocukları sevindirecek? Kimseyi sevindirecek halim yok. Sizlere uğramadan edemedim. Şehri çok güzel ve değişmiş buldum. Yeni taşındığınız evi bulmakta güçlük çekmedim. Oğlunuz çok büyümüş. İnşallah büyüyünce sen de Turgut Amcan gibi mühendis olursun. Daha beter olsun. Nermin ne yapıyor? İyidir, selam ve sevgileri var. İnşallah bir dahaki sefere onu da getiririm. Sen derslerine çalışıyor musun bakalım? Kaşlarını çattı. Amcalar bazen kaşlarını çatar: onlara güven olmaz. Süheyla’yı hatırlayacaksınız: teyzemin gelini. Müşerref oldum. Yemekler çok güzeldi. Evin yeri de çok güzel. Sizi gençleşmiş buldum. Benim otelde biraz çalışmam gerekiyor bu gece. Nermin’le birlikte bekleriz bir dahaki sefere. Geliriz dedik ya, uzatmay

Tutunamayanlar

Resim
                                                                                                                                                                                         BEŞİNCİ ŞARKI                                                                                                 Mısra 542: .....tunç devri ''Tunç devrinde insanlarımız arasında, birinci sınıf vatandaş, ikinci sınıf vatandaş ve halk şeklinde yapılan ayrım ortadan kalkacaktır.  Umumi nakil vasıtalarında biletçiler, halka, bay ve bayan gibi kaba tabirlerle hitap etmeyeceklerdir. Şoförler halka eziyet etmeyeceklerdir. Bozuk para bulunduracaklardır.  Köylüler, en kalın elbiseleriyle, güneş altında çömelerek saatlerce devlet kapısında beklemeyeceklerdir. Apartman kapıcılarının saltanatı sona erecektir.  Kalabalık caddelerde oyuncak satan esmer adam, kemer satan ve olduğundan yirmi yaş fazla gösteren adam ve küçük şişelerde ne olduğu anlaşılmayan bir sıvı satan ve sarası yüzünden sık sık kaldırımlara düşe