Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsanı soğuk değil mikroplar hasta eder

Resim
Kara bulutlar gökyüzünde. Ay'ın ardında kızıl ve gri birbirine karışıyor. Kaybedeceğimi bildiğimden üç çift eldiven getirmiştim, hep evde unutuyorum. Direksiyonda parmaklarım sızlıyor. Müstakil evlerin karşılıklı dizildiği dar sokaklar keşfettim. Oralardan geçiyorum yavaşça. Odalarda, masalarda, bir televizyon karşısında toplanan insanlara, bahçede oynayan köpeklere bakıyorum. Evden eve, sahneden sahneye atlıyorum. İçlerinden biri de bana bakıyor mudur merak ediyorum. Ne düşündüğümü, hangi hayallere dalmış, ay ışığına mahkum sokaktan geçip nereye gittiğimi merak ediyor mudur.  Yol hiç bitmesin istiyorum. Sokağa dökülmüş sarı ve kızıl yaprakları ne olur kimse süpürmesin. Bir gün Van Gogh müzesinde nefesim kesilerek baktığım tablolardaki gibi olsun hayat. Güzelliğiyle hayran bıraksın, baş döndürsün. Döktüğü yapraklarıyla, dağınıklığıyla kalsın.  Ellerim soğuk, içim sıcacık. En soğuk günde bile gerçekten üşümedim henüz. Ne dondurucu sulara daldım da hiç oralı olmadı bedenim.

Peki bu konuda senin fikrin nedir?

Resim
Hayatımda hiç bu kadar fikrimin sorulduğu olmamıştı. 30 yılımı topla bir yere koy, şu iki ayda herhangi bir konuda ne düşündüğüm eminim ki daha fazla merak konusu olmuştur. Bizde her konuda bir fikri olana Hıncal Uluç denir. Sporu, siyaseti, edebiyatı, sinemayı, kültür konularını, her şeyi ona sorabilirsin. Her konuda yazacak bir köşe yazısı vardır. En azından bir zamanlar öyleydi.Gerekli gereksiz fikir beyan eden insanla dalga geçmek için Hıncal Uluç derdik.Bir gün kaderimde onun gibi olmak varmış.  Burada sık sık ofis toplantısı yapıyoruz. Pazartesi genel ofis toplantıları, hafta içi anlık toplantılar, bazı toplantıların sonunda değerlendirme toplantıları. Kimi zaman hayallere dalıyorum. Bulutların orada bir yerde, yerden epey uzakta süzülüyorum. Tam o an, Hilal bu konuda sen ne düşünüyorsun, sorusu geliyor. Vallahi ben alışık değilim bu kadarına. Fikrimi sorarlar diye evden araştırıp gitmeye başladım artık. Toplantı esnasında, daha sonra yapacağımız değerlendirme topla

Biz ne zaman çabalamadan bir şey elde edebildik ki?

Resim
Bir arkadaşım var. Planlarımızdan ve her biri için harcadığımız çabadan bahsederken hep şöyle der, Biz ne zaman çabalamadan bir şey elde edebildik ki? En ufak, kiminin zamanın akışına bırakarak çözülüverdiğini gördüğü işler bizim elimizde kör düğüm olur. Bir şeyi basit görüp ertelemeyevereyim o iş kendisine hakaret edilmişçesine zorlaşır. Bunu bildiğimden biri o iş kolay, hemen hallolur diyorsa bir ay önceden araştırmam gerektiğini bilirim genelde. Bir ay evvel uykularım kaçmaya, rüyalarım bölünmeye başlar. Nerede olsam olayım bu akış bozulmuyor. Dün bir kez daha anladım. Olaylar şöyle gelişti: İngiltere'de okumuş Rus ev arkadaşıma İngiltere vizesine başvurmak istediğimi söyledim. Aaa o çok kolay, online başvurabilirsin, burada 2 haftadan kısa sürede çıkıyor, dedi. Bir an içim rahatladı. Bir ay içinde katılmam gereken bir toplantı gereği vizeyi almam gerekiyordu. Neyse yeterince zamanım var diye düşündüm. Bu fikrin rahatlığıyla, not defterime,bir ara İngiltere vizesine bak

Lyngby Kütüphanesi ve Yavaşlığa Övgü

Resim
Bugün tesadüfen evime çok yakın bir kütüphane keşfettim. Oturacak bir masa aranırken üst katı buldum. Çalışma masalarını sonbaharın bütün güzelliğiyle geldiği göle bakacak şekilde dizmişler. Bu zamana kadar bulunduğum en harika manzaralı kütüphane.  Herkes işine gömülmüş, ben de bana bir ay kadar uzun gelen bir haftalık Kongre'den sonra kendimi bıraktığım yerde bulmaya çalışıyorum. Bir yığın hisse maruz kalmış vücudum, toparlanmak için kendi halinde çabalıyor. Hız, yetişme kaygısı, ofke, kahkaha, sevmek, nefret etmek, düşünmek, anlamak, sorgulamak, şaşırmak ve uykusuzluk.  Hepsini son günlerde haddinden fazla hissettim. Insan şartlar gerektirdiginde yirmi dort saati nasıl uzatabiliyormuş yeniden anladım.  Bu karikatür kitabına göz atıyorum arada, çoğunlukla ördekleri izliyorum. Hayat bıraktığım haliyle devam ediyor. Sonbahar iyiden iyiye doğayı ele geçirmiş. Hiç acelesi olmadan kışa hazırlanıyor ağaçlar. Yapraklarını bir çırpıda değil usul usul yolluyorlar toprağa. Biz

Dostlar- Edip Cansever

Resim
... Hohlayıp siliyorum iyice Gözlüğümün camlarını Göğe bakıyorum gözlerimi kısarak Güneye gidiyor bir leylek sürüsü Yeni Caminin üstünde Son bir defa daha süzülerekten Erimeye yüz tutuyor kentin pembe kapıları Gün batımı! Gün batımı! yeni konuşmaya başlayan bir çocuğun diliyle Kolumu tutuyor Fethi Naci, şu manzaraya bak, diyor Tam Galata Köprüsünün üstünde Diyor ya, biz alıştık, yüreklerimize bakıyoruz gene de Uykusuz gecelerimize bakıyoruz: onurun uykusuzluğu Susturulmanın Ve gün batımıyla leylek sürüsü Hüzünlü bir görüntüyü akıtıyorlar Naci'nin yüzüne Kırılmak ama birlikte Birlikte, ama kırılmamak ve sanki kalplerimiz her yani dökülen bir otobüste Öyle İşte son damlalarını da bırakıyor güneş Karanlık bastıracak neredeyse Tırmanıyoruz Yüksekkaldırımı İyi biliyoruz, sevgimiz de öfkemiz de yalnız bizim olmamalı Güneş çekiliyor iyice Ne manzara kalıyor, ne göğün evlerindeki kızartı Ak bulutlar kara bulutlar Ötede bir bulut yavrusu Bilinmeli, diyoruz yeniden Yeniden başlamalı,

Kopenhag'da adrenalin dolu bir gün: Tren arızası

Resim
Dün her zaman yaptığım gibi şehir içi işleyen trene binmiş eve dönüyordum. İş çıkış saati olduğundan kalabalıktı. Bütün vagonlar dolu, oturacak tek boş yer yoktu. Aniden bir gürültü koptu, tren sarsılarak durdu. Solumdaki pencereden bakınca yere yapışmış elektrik kablolarını gördüm. Kopenhag tarihinde kaç kez bu denli bir arıza yaşanmıştır. Nasıl beni buldu demiyorum. Vagonlar dolu, insanlar iç içe. Elbette benim trene biniş saatime de denk gelebilir. İşin üzücü tarafı karnımın aç olması ve en fazla yarım saat içinde bir tuvalet bulmazsam her yeri yemyeşil memleketin bir çalılığına kural tanımadan koşacak olmamdı. Medeniyet nihayet gerçek  yüzümü görecekti. O sırada canımı sıkan tek şey tesadüfler silsilesiydi. Bir aydır her musluktan su içilebilen ve herkesin öyle yaptığı bir ülkede çeşmeler mikrop yuvasıdır deyip az su içmeye başlamıştım. Dün çıkacağım saate doğru başım ağrıdı. Bu ağrıyı susuzluğa yorup bardak bardak su içtim. Keşke çeşmelerin mikrobuyla zehirleneceğime bi