İnsanı soğuk değil mikroplar hasta eder
Kara bulutlar gökyüzünde. Ay'ın ardında kızıl ve gri birbirine karışıyor. Kaybedeceğimi bildiğimden üç çift eldiven getirmiştim, hep evde unutuyorum. Direksiyonda parmaklarım sızlıyor. Müstakil evlerin karşılıklı dizildiği dar sokaklar keşfettim. Oralardan geçiyorum yavaşça. Odalarda, masalarda, bir televizyon karşısında toplanan insanlara, bahçede oynayan köpeklere bakıyorum. Evden eve, sahneden sahneye atlıyorum. İçlerinden biri de bana bakıyor mudur merak ediyorum. Ne düşündüğümü, hangi hayallere dalmış, ay ışığına mahkum sokaktan geçip nereye gittiğimi merak ediyor mudur. Yol hiç bitmesin istiyorum. Sokağa dökülmüş sarı ve kızıl yaprakları ne olur kimse süpürmesin. Bir gün Van Gogh müzesinde nefesim kesilerek baktığım tablolardaki gibi olsun hayat. Güzelliğiyle hayran bıraksın, baş döndürsün. Döktüğü yapraklarıyla, dağınıklığıyla kalsın. Ellerim soğuk, içim sıcacık. En soğuk günde bile gerçekten üşümedim henüz. Ne dondurucu sulara daldım da hiç oralı olmadı bedenim.