Varlığım Türk varlığına...


Okula başlamadan önce en büyük zevkim mahalledeki koca dut ağaçlarına tırmanmaktı. Düşmekten, yaralanmaktan hiç korkmazdım. Futbolu severdim bir de sert oyun olduğundan, beni de aralarına alsalar diye gezinirdim futbol oynayan çocukların yanında. Bazen ''iyi hadi kaleye geç bari'' derlerdi. 7 yaşına gelmeden en az üç kere parmağım çıktı o yüzden.

Okula başlayacağım yaz çok merak ettiğim, salak durumuna düşmemek için kimseye soramadığım bir şey vardı: Her şey iyi hoş da hangi zilde içeri girip hangisinde dersten çıkacağımızı nasıl bileceğiz? Ya ben herkes derse girerken yanlışlıkla dersten çıkarsam.
Okul o zamanlar benim için evden duyduğum, sabahtan akşama sokağa yayılan zil sesi demekti. Hiç içeri girip bakmamıştım, neler olup bittiğini bilmiyordum. O yüzden çok fazla ve bir sürü değişik anlamı olan zil çalıyormuş gibi geliyordu.
İyi ki kimseye sormamışım, okulun ilk haftası bütün sıkıntım bitti. Hep beraber girip hep beraber çıkıyormuşuz, istesem de bu kuralı bozamazmışım zaten. Mesela artık canım sıkıldığında eve dönemezmişim, derste pencereden dışarı bakamazmışım. Dediklerini yapmazsam öğretmenin beni istediği şekilde azarlama hakkı da varmış.
 Okulda ilk öğrendiğim şey kuralların varlığı  oldu. İp gibi dizilme, sırayı bozmama, öğretmenin sözünden çıkmama kuralı. Sabah hep bir ağızdan andımızı okurduk. İlk seneler andımızı okumak için beklemek hiç canımı sıkmazdı;soğukmuş, uykum varmış kafaya takmazdım. O birkaç dakika artık okula başladığımı, büyüdüğümü ispatlıyordu çünkü. Gür sesle düzgünce okumadık, yeterince ses çıkmadı diye tekrar ettirirlerdi bazı sabahlar. O zaman avazı çıktığı kadar bağırmayanlara sinir olurdum. Ne söylediğimizi anladığımdan ya da bildiğimden değil de garip bir haz ve  güç verdiğinden mutlu olurdum ; çocuklarla  futbol oynamak gibi, dut ağacının en tepesine çıktığımda hissettiğim gibi.. Andımızın sözlerine ilk defa ortaokula geldiğimde dikkat ettim sanırım . 'Ulu-yüce bir topluluğa ait olma hissi' ni ne kadar yüksek sesle hep bir ağızdan bağırırsak o kadar derin hissedeceğimizi biliyorlarmış, andımız seanslarının amacı buymuş..Her şeyden önemli bir topluluğun üyesi olmayı kutsuyormuşuz özümüzü yok sayarak. Bunları çok daha sonra fark ettim tabi.

Bu gece aklıma alternatif bir andımız geldi, çocuklara söyleyin sabah soğukta bekleyip bağırarak söylemelerine gerek yok. Her gece yatmadan önce akıllarına gelirse eğer şöyle düşünsünler (baskı yapmak yok ama) :  ülkenizi, topraklarınızı sevdiğiniz için kendinizi feda etmenize gerek yok çocuklar.. Siz her gece güzel güzel uyuyun, bol bol okuyun, adil olmaya, yalan söylememeye çalışın. Her insan saygı duyulmayı hak eder, insanların size saygı duyması için siz de büyük küçük, ırk, cinsiyet ayırmadan insanları sevmeye ve saygı duymaya çalışın. Düşündüğünüzü söylemekten, soru sormaktan çekinmeyin.  Hayatta yapabileceğiniz en güzel şey üretmektir; küçük bir kalem de olur bin sayfa kitap da çocuklar , üretin. Asla hayallerinizi sınırlamayın. Varlığınız aldığınız her nefes bizim için her şeyden kıymetlidir ve bizim korumamız altındadır.
 Hadi çocuklar şimdi güzelce uyuyun, belki sayenizde biz de bir gün daha demokratik bir ülkeye uyanırız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf