Barış Bıçakçı, Tarihi Kırıntılar

Bir kitaptaki cümlelerin altını çizince insan biraz da kendinin altını çizmiş olmuyor mu? Ben böyleyim diyor kendine. Yıllar sonra, o kitabın varlığını bile neredeyse unutmuşken bir sayfa açıyor rastgele, altı çizili o cümle ile karşılaşıyor. O cümlede kendine dokunanı hatırlayıp aynaya bakmış gibi oluyor. Kitaplara yazıp çizmekten korkmuyorum. Tren yolculuğunu anlatan bir sayfa kenarında, ''bu sayfayı okurken ben de Eskişehir trenindeyim'' notunu görüyorum. O günü hatırlıyorum. Pencere kenarından uçsuz bucaksız, bir kartpostal gibi uzanan kara bakmıştım. Gözlerimi almıştı beyazlık. Yeryüzü zaman zaman, kendini yetenekli bir ressamın elinden çıkmışa benzettiğinde ve ben buna şahit olabildiğimde yaşamayı sevdiğimi düşünmüştüm. Hatta yaşamanın hakkının böyle bir çok ana şahit olmakla verilebileceğine inandırmıştım kendimi. Seyahat etmek üzerine düşünmüştüm yol boyu. Bunların hepsini benim için saklayıp koruyansa sayfa kenarındaki küçük bir cümleydi.

Sait Faik'ten sonra en sevdiğim, şiir gibi dizeler yazan yazarın son kitabını da kendime notlar alarak, biraz da ayna tutmaya çalışarak okudum. 



'' ... O kitapları okumak ve kapımı kilitli tutmak çok hoşuma giderdi.Sanki böylece, İstanbul'un uçsuz bucaksızlığına karşı kendimi korumuş oluyordum. Boğazdan geçen gemilerin bir çocuğu kolayca kapıp sürükleyebilecek dümen suyuna karşı korumuş oluyordum. Basit ve küçük şeylerin, karmaşık ve sonsuz şeylerin içinde eriyip yok olmasına engel oluyordum. Kitap okuyarak, kapımı kilitli tutarak.''

''Burada, demir ve pas kokan ranzaların arasında, resmiyetin ve disiplinin gıcırdayan yayları arasında soluk alıp vermeye çalışan kim?''

''...Her şey mümkünmüş gibi başlayan sonra berbat bir perhiz yemeğine dönüşen hayatı çok iyi biliyordum.''

''Bir acıya yapılacak en büyük haksızlık onu başka bir acıyla kıyaslamak. Baskıcı düzenlerin yaptığı kötülüklerden biri de bu: Acıları büyüklük sırasına sokmaya zorluyorlar.''

''Eşyalar bizim onları koyduğumuz yerlerde dura dura başlarına buyrukluk kazanıyorlar, hatta pervasızlaşıyorlar. Bana dokunma, diye bağırıyorlar insanlara, olduğun yerde kal, olduğumuz yerde kalalım. ''

''Beğeniler, görüşler, düşünceler nasıl oluşuyor sanıyorsun? Kendi fikrimiz diye söylediğimiz şey aslında çoğu zaman başkasından okuduğumuz, duyduğumuz şeyin belleğimizin duvarlarına çarparak gelen bir yankısı.''

''Yeni olan şeyleri güzel bulmaya yatkınlığımızı, her şeyin geçici olduğunu ve buna bir türlü alışamadığımızı düşündük. Her defasında aynı mağlubiyet, aynı trajedi...''

''Su öyle soğuktu ki ayak bileklerimde korkunç bir sızı hissettim. Hoşuma gitti, yaşamak gibi bir şeydi. ''


Bu kitabı okurken çoğunlukla bu şarkıyı dinledim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf