Kurbağalara İnanıyorum

“Kurbağaların özelliği, nehirlerin kuruduğu mevsimlerde toprağın derinliklerine gömülüp ölüm uykusuna yatmalarıdır. Tüm bedensel işlevlerini en aza indirip ölüme en yakın halde yağmur mevsiminin gelmesini beklerler. Ve yağmurlar nehirlerin yatağını doldurmaya başladığında, ölüler ülkesinden dönerek on binlerce ağızdan şarkılarını söylemeye başlarlar.”
Barış Bıçakçı'nın şu koca internet evreninde bir küçük fotoğrafı, tek bir röportajı yok. Kelimeleriyle yaşayan bir adam. Koca bir kitap. Sayfalarından başkasını sunmayan, iyi de eden. Cümlelerinden biliyorum onu. Gözümde bir yüz canlanmıyor. Annemle yaşıt olduğunu, Ankara'yı sevdiğini, kendi halinde bir adam olduğunu biliyorum.
Bu kitabı yalnız onunla sohbet edebileyim diye okudum. Hikayeleri dışında tek bir cümlesini duymadığım yazarı kendime saklayayım, biraz benimle konuşsun istedim. Gördüm ki espriler yapan, ara sıra İstanbul'a gelip Moda sahilinde Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin ile sohbet ederek dolaşan bir adammış. Belki bir hafta sonu yanımdan geçmiştir de zihnimde bir hayal bulutu, kafamı çevirip bakmamışımdır. Üçü önünden geçtiğim bir bankta, en sevdiği yazarları konuşmuştur. Birbirlerine takılmış, sonra bunları yazsak ya demişlerdir. 
İnsan bazen güzel sohbet eder, konuşurken düşünebildiği, sesinin kulağına iyi geldiği anlar olur. Sonra, bir daha bu cümlenin aynını kuramayacağını fark eder. Yazarak tanışır insan bazen. Yazarak konuşur. Sese, cisme, gereksiz kibarlıklara ihtiyaç duymaz böylece. Kaygılarını bir kenara bırakır. Bilmediği insanlarla konuşur, onların rüyalarında gezinir. Bir cümlesiyle gözlerini doldurur. Barış Bıçakçı'yı bir abi, bir dost gibi, ses tonunu ve yüzünü bilmediğim güzel cümleleriyle sevdim. Bu kitap sayesinde onun iki dostuyla daha tanıştım. Dostumun dostu tabii hemen dostum oldu. 
Toprağın derinine gömülüp ölüm uykusuna yatan kurbağaları düşünüyorum. Sabırla bekliyorlar yağmuru. Ölüme en yakın hale gelene dek. Ümidin kesilmeye yakın olduğu an yüzlerini gösteriyorlar. Ben de kurbağalara inanıyorum, inanmaktan da vazgeçmeyeceğim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf