''Nothing to be done''

Eve döner dönmez kendimi yatağa attım. Öğlen sıcağı iki birayla karışıp neredeyse beni hasta etti. Vücudumun kontrolden çıkışını hayretle izleyip uykuya daldım. Akşam saatlerinde uyandığımda gündüz yaşanmamış gibiydi. Bu hissi severim. Unutmanın kolay olduğunu düşündürür. Bugün hoşuma gitmedi. Gündüzü unutmak istemiyordum. Gerçekliğinden şüpheye düşmeme sebep olacak kadar benimle aynı gözlerden hayata bakan biriyle geçirilmiş birkaç saat.İnsan hayatın güzel şeyleri vermek konusunda hep cimri davranan ellerinden daha iyisini bekleyebilir mi? Ben beklemiyorum. Başıma altından kalkamayacağım belalar açmadığı sürece ondan mucizeler beklemiyorum.

Varoluşçuluğun gelmiş geçmiş en geçerli felsefi akım olduğunda her buluşmamızda daha fazla hemfikir olduğumuz, ''Una furtiva lagrima''yı sayesinde öğrendiğim, Godot'yu Beklerken' i hayatın sırrını çözmüş gibi izlememi sağlayan, Martin Eden'i okuduktan sonra üç hafta eve kapanıp yazmamı herkes saçma bulurken, en doğrusunu yaptığımı söyleyerek destekleyen biriyle geçirilen birkaç saat.

Vedalaşamadan ayrıldığımız onlarca insan, saçmalığına rağmen engelleyemediğimiz ayrılıkların bir tesellisi olmalı. Yaşanacak her kötü olay karşılığında bir zafer yok. Ağladığımız kadar güleceğimizin garantisini kimse vermedi. Yine de güleceğiz. Ayrılıkların bir tesellisi olacak. Birinin varlığı, söyledikleri, gösterdiği yol umutsuzluğa kapıldığımız anlarda güç verecek.


Bugün Beckett'ın dehasından konuştuk. ''Yapılacak hiçbir şey yok'' tu. Aylar geçiyor, günler şaşırtıcılığı yadsınamayacak olaylarla doluyordu. Yine de her şey sıkıcıydı. Gerçek olan tek an o andı.Ve yarın yine o saat. Ertesi yıl aynı saatler. Zaman kavramında bu kadar kafaya takacak ne var? Thomas Mann'ın henüz okumadığım bir kitabının giriş cümlelerini gösterdi bana. Onunla neden tüm farklılıklarımıza rağmen aynı olduğumuzu tekrar anladım. Küçük bir anda her şey netleşti. Her şey böyle küçük, dikkat bile etmediğimiz anlarda olup bitmiyor mu?

Oturduğumuz yerde bir müddet, zamanın akışını sessizce dinledik. Bunları yazacağımı o sessizlikte düşündüm. O da bilmediğim başka bir şey düşünüyordu. O gitti. Ben eve döndüm. Bir şeyler olup bitmeye devam edecekti. İkimiz de biliyorduk.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf