Fransız kadınları epilasyon yapmaz


Fransız kadınlarının epilasyon, ağda vb işlerle aralarının pek iyi olmadığını herkes bir yerlerden duymuştur.
Benim ilk kez Kieslowski'nin trois couleurs (kırmızı, beyaz, mavi) üçlemesinde dikkatimi çekmişti.
Mavi'deydi sanırım , Juliette Binoche (Fransız sinemasının kaçınılmaz aktristi) kocasını çocuğunu kaybetmişti
yalnızdı, artık kaybedecek bir şeyim kalmadı modundaydı. Uzun zamandır peşinde koşan bir adamla gönülsüz bir sevişme sahneleri vardı filmde. O sahne bende 'epilasyon karşıtı fransız kadını' imgesi oluşturdu. Aslında olay kadının zaten her şeyini kaybetmiş olması ve kılı- tüyü, seviştiği adamı artık kafaya takmamasıydı.
(Üçlemeyi izlemeyenler de   mutlaka izlesin)
Yine de bu gözler o sahneyi gördü ya artık kaçışı yoktu , epilasyon karşıtı olduklarına inanmıştım bir kere.
Bir yanım muhalif yönlerini çekici buluyor, bir yanımda bu işte bir iğrençlik var diyordu.
Tüm bu hikaye dünyadaki ve Fransadaki feminist hareketin bir kısmının aseksüel olma çabası, yani kadınlığımızdan uzaklaşarak bize biçilen her daim bakımlı, güzel olma rolünden  de uzaklaşırsak erkek egemen toplumda bir yer edinebiliriz tartışmasına bile bağlanabilir. Ama şimdi o konulara girmeye gerek yok.

Neyse geçen sene Erasmus programıyla gittiğim Bordeaux'da her şey açıklığa kavuştu. Fransız kadınları sarışın olmalarına güvendiklerinden midir nedir cidden kıl-tüy-bıyık-kaş alma zorluğuna hiç girmiyorlar.
Tramvaylarda yaptığım gözlemlerde 20li yaşlarındaki kadınların İstanbul'da  göremeyeceğimiz bohemlikte ve umursamazlıkta olduğunu gördüm. Sadece kıl tüy meselesi değil. Kışın eksi 5 derecesinde babet giyen büyük bir genç nüfusun olması, okula makyaj yapıp gelenlerin sayısının çok az olması gibi (bu sonuncusu en sevdiğim özellikleri) .
Bunlar Bordeaux'nun Fransa'nın en burjuva, hafta sonu opera binasının, tüm şık restoranların tıka basa  şehirlerinden biri olması göz önünde bulundurunca daha da şaşırtıcı hale geliyor.
Sadece öğrenciler değil, çalışan kadınlar da öyle. Hoşuma giden tarafları da yok değil. Akşam üzeri ya da geceleri gözüme çarpan kadınlar çok şıktı  ama umursamaz ve ölçülü bir şıklıkları vardı. Üzerlerinde yürüyemeyecekleri 20cm topuk giymiyorlardı  mesela.
(Burada genelleme konusunda bir çığır açtım, stereotiplerimi oluşturdum farkındayım)
 görsellerde 'fransız kadını' araması yapınca bakın hemen ne çıktı

Gördüğünüz gibi umursamaz olabilmelerine ve şıklıkta ölçülü kalabilmelerine büyük saygı duyuyorum ama şu epilasyon olayına da bir girmeleri lazım artık. Etek giyince bacaklar, konuşurken de dudaklar önemli. Öyle, sarartıcı krem alayım bıyıklarımı sarartayım da göze çarpmasın fikriyle olmuyor bu iş.  Hele bence tüy sarartmak en karaktersiz tavır. Ya al o tüyleri ya da bırak kalsın. Sen hem çirkin bulduğun için göze batmasın diye sarartıyorsun hem de 'bıyığım var evet almak zorunda da değilim' özgüvenindesin.
Son olarak bu bıyık meselesinde erkekler kadını rencide edici şeyler söylüyor ya hatırlatmak istiyorum; ister sevgiliniz ister yakın kız arkadaşınız, o bana kızmaz diyeceğiniz bir kadın olsun, asla ve asla bu konularda eleştirmeyin. Kadınları ancak yine kadınların eleştirebileceği konular vardır, onlardan biri de işte bu.

Bordeaux dan örnek verdik madem bu da benim sevdiğim Bordeaux fotoğrafı



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf