Ses ve Öfke- William Faulkner



Ses ve Öfke hep duyduğum bir türlü okumaya cesaret edemediğim bir kitaptı. Bilinç akışı tekniğiyle iyi anlaşabilmem zaten oldukça zaman aldı. Virginia Woolf  okuduktan sonra belki Ses ve Öfke'nin de zamanı gelmiştir dedim. Zor okunacak bir roman olduğunu bilerek başladım.


Biraz daha rahat okumak için önceden araştırma yapmak iyi olur. En azından kitabın 4 bölüme ayrıldığı ve bu bölümlerden ilkinin, ailenin zihinsel engelli üyesi Benjy' nin hissettikleri ve kavrayabildikleri olduğunu bilmek işe yarayabilir.  En zor bölüm ilki çünkü. Elli sayfa sonra vazgeç sinyalleri yolluyor beyin. Anlaşılamayan bir hikaye, çözülemeyen karakterler, çok anlamsız görünen bir çaba var. B1 düzeyinde bilinen yabancı bir dilde okuma yapmak gibi. Kelimeler tanıdık ama bir bütün olarak bir şey ifade etmiyor.


Kitap sondan başa yazılmış. Benjy'nin ağzından olan  ilk bölümde tüm hikayenin karmakarışık da olsa daha en başında  bize anlatıldığını kitap bittiğinde anlıyoruz. Sayıklama gibi geçen bu bölümde anlamak için büyük bir çaba göstermemek lazım (Cümlelerin altını çizmek, notlar almak gibi) Zaten anlaşılmayacak. Onun yerine ileride anlam kazanacağını umarak okumaya devam etmeli.
İlk bölümde, Benjy'nin anlatımında geçmiş ve gelecek birbirine karıştığı için Quentin kadın mı erkek mi bir türlü anlayamadım. Bir cümlede erkekken diğerinde kadındı. Bir yerlerde hata yaptığımı düşünüp sinirleniyordum meğer iki Quentin varmış. Biri 2. bölümde anlatıcı olarak karşımıza çıkacak Harvard'lı erkek Quentin, diğeri de ileriki bölümde netleşecek, Caddy, Jason Benjy  ve Quentin kardeşlerden Caddy'nin kızı olan Quentin. Bu olay örgüsü ve kişiler ilk iki bölüm bittiğinde  netleşiyor.


Faulkner'ın bu kitabı bilinç akışı tekniğinin harika bir örneği olarak gösteriliyor. Hatta ders olarak okutulan bir kitap. Bir ailenin dağılışının hikayesini anlatmış Faulkner. Olayları anlamaya başladığım üçüncü bölümde Faulkner'ın dehasının da farkına vardım. Kitabı zihinsel engelli bir karakterin bilinçakışı olarak başlatmak büyük bir risk. İlk bölümden sonra bu ne saçmalık diye kitabı bir kenara fırlatanlar olduğunu biliyorum. Dördüncü bölüm sona erdiğinde Benjy'nin sayıklama şeklinde bir geçmişe bir şimdiki zamana dönen anlatımının tamamen anlamlı hale gelmesi Faulkner'in kabiliyetini ve kurgu yeteneğini gösteriyor. Bu karmaşık  ve zamansız hikaye meğer  sandığımız kadar zor değilmiş diye düşündürüyor.

Garip bir şekilde bu kitabı bitirebilmiş ve anlayabilmiş olmak beni çok iyi hissettirdi. Bunda 'en zor okunan kitap' olarak anılmasının etkisi büyük. 
Onun dışında Jason'ın kıskançlıkla dolu anlatımını çok gerçekçi buldum. Harvard'a gitmesi için tarla satılan bir Quentin, akıl hastanesine gönderilmek yerine evde sabırla bakılan 33 yaşındaki Benjy ve Caddy'nin bakımını kardeşine ve annesine bıraktığı kızı Quentin. Jason kendini bu yükler altında ezilmiş ve harcanmış görüyor. Bilinçakışı tekniğinin en güzel yanı da bu. Bir ailenin, olayın ya da durumun hayatta da olduğu gibi  anlatan kişiye göre değişkenlik gösterdiğini anlatmak için en güzel ama en riskli yol. 

Kısacası Faulkner çok yordu çok yıprattı kendi içimde kitaba devam edebilmek için büyük mücadeleler vermeme sebep oldu ama inandığım tüm kalıpları yıkarak  harika bir zihin ve kalem olduğunu yeniden kanıtladı.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf