Otobüste Kunduzlar

Ulaşım için dünyada yalnızca otobüs  alternatifi kalsa muhtemelen ben hayatta kalamayanlardan olurum. Otobüslerde bir ittirmek mücadelesi başlamış. Çantanı, elindeki eşyayı, sırtını, tutunmak için uzattığın kolu çaktırmadan, hiç farkında değilmiş gibi ittiriyorlar. En ilginç yanı da bu. Farkında değişmiş gibi yapmak zamanla öğrenilen bir tutum haline gelmiş. Çünkü arkamı döndüğümde sırtıma güya bilinçsizce yaslananı bir şekilde görsem, o kişi gözlerimin içine baka baka bu kadar rahat yaslanmaya devam edemeyebileceğinden korkuyor. O yüzden çeşitli şekillerde gerçekleşen bu ittirme eylemi genelde çaktırmadan yapılıyor.

Dün akşam cam kenarında ayakta, kendimi sağlama aldığımı düşündüğüm halde orta yaşlı dinç bir kadın tarafından sırt çantama yaslanılarak ittirildiğimi fark ettiğimde daha büyük şaşkınlık yaşadım. Benden iri ve uzun erkeklerin güçlerine güvenerek, yaşlı teyze ve amcaların kendilerine has huysuzluklarıyla ittirdiklerine bolca şahit olmuştum. Ama bu yeniydi. Hem genç, hem boyu benden kısa. Geri püskürtme yöntemiyle kendisini yere yıkmam mümkün. O da bunu biliyor olmalı. Yine de arkadaşıyla durumun hiç farkında değilmişçesine İstanbul muhabbeti yapıyor. Neredeyse alnım cama yapışmış, nefes alacak yer kalmamışken arkama baktım. Kadının dirseğinin sırt çantamda adeta bir kol koyma yeri gibi kendine yer bulduğunu fark ettim. İçimden kahkahalarla gülme isteği geldi. Uyduruk bir sitcom sahnesinde gibiydim. Her şey gerçek olamayacak kadar abartılıydı. Koca bir geri adım attım, tabii ittirerek. İkisi de savruldu.  Hiç farkında değilmiş gibi kulaklığım takılı halde yaptığım için bir şey dedilerse de duymadım. Ama denemiş oldum, çaktırmadan yapınca kimse tepki gösteremiyor. Kendilerinin de aynısını yaptığını bal gibi bildiklerini, bu ittirmelerin asla tesadüf olmadığını işte o zaman anlıyorum.
Eve gidince bu konuyu düşündüm biraz. Neden hep bir adım daha kötüye gidiyor otobüs hayatımız? Önceden en azından oturduğum yerde ya da ayakta kaldığım küçük alanda güvende olduğumu hissederdim. Şimdi eğer koridor tarafında oturduysam, en ufak sıkışıklıkta buyurun kucağıma oturun demişim gibi davrandıklarını fark ediyorum. Bunun tek sebebi küçük bir şehirde milyonlarca insan olmamız mı? Artık o kadar fazlayız ki aynı ortamda bazı kişiler  görünmez mi oluyor? Şehirde hala birbirimize çarpmadan durabilecek kadar boşluk olduğuna inanıyorum. Tek sebep bu olamaz o yüzden. Belki de sebep herkesin kendi varoluş alanını bir kunduz gibi kaza kaza önce elde etme sonra da genişletme mücadelesidir. İçgüdüleriyle  bu alanı oluştururken gerekirse karşılarına çıkanı da ezip geçmeye karar veriyorlardır. Sonuçta diğerleri kim ki? Gün sonunda  hatırda kalmayacak insanlar topluluğu. 

Ne yazık ki bazılarımız bu dönüşümü çoktan yaşadı. Belki yalnız otobüslerde değil, devlet dairelerinde, market sıralarında, hatta marketin dar reyonlarında bile kunduzlar beliriveriyor. Herkesi yok sayıp kendi yollarını, alanlarını yaratıyorlar. Sonra bir özür bile dilemeden, en doğal haklarıymış gibi mutlulukla aynı yollardan evlerine dönüyorlar. Bugün de hakkı olanı çekip aldığına ve herkesten fazla hayatta kalmaya hak ettiğine inanıp güvenli bir uykuya dalıyorlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf