Herkesi memnun etmeye çalışan insan



Son zamanlarda ''people pleaser'' kavramınıherkesi memnun etmeye çalışan insan olarak çevirebiliriz- çok duymaya başladım. Özellikle kadınlar arasında oldukça yaygın. Ben de iyileşmeye çalışanlardan biriyim. İyi, kibar, uyumlu olmak için yetiştirilen, bu özelliklerinden ötürü aile ve toplum tarafından ödüllendirilen kız çocuklarının yetişkinliklerinde de herkesi memnun etmeye çalışması şaşırtıcı değil. Uzun yıllar giydiğimiz, alttan alan, çözüm bulan, makul, sorun çıkarmayan kadın kıyafetini bir kenara kaldırıp başkaları ne düşünür diye kafaya takmadan istediğini söyleyen kadın olma kıyafetine alışmak, onun içinde rahat hissetmek de kolay değil.

Üniversite zamanlarından aklımda bir anı var. Arkadaş grubumda o zamana göre 'marjinal' kabul edilebilecek, otoritelere sorun çıkaran, düşünmeden konuşuyormuş gibi görünen, aşırı öz güvenli, çok konuşan, her alanda - iyi olup olmamasından bağımsız- bir varlık gösteren, güzelliğini göstere göstere yaşayan, birçok dili akıcı konuşabilen ve bu konuda alçak gönüllü olmaya çalışmayan, haksız olmadığı sürece özür dilemeyen bir kadın vardı. Alıştığımdan çok farklı olduğu için ondan ve onun etrafında olmaktan huzursuzluk duyardım. Hatta ona bir çeşit öfke de duyuyordum. Özellikle iyi olmadığı apaçık belli konularda açıkça ve yüksek sesle konuşuyor olması bana garip geliyordu. İçten içe, niye böyle davranıyor ben asla böyle yapmazdım diye düşünüyordum.

Huzursuzluğumun altında belki de onun gibi talep eden, aklındakini söyleyebilen kadın olma hevesimin yattığını çok sonra görebildim. Ben 'makul' kadın olarak yetiştirilmiştim. Otoriter bir büyük anne ve büyük babaya sahip olmak, onlardan bakım görmek, ebeveynlerimin de doğrudan bir baskı yapmasalar bile sessizce bu makul ve uyumlu hali destekler ve ödüllendirir görünmeleri beni bunun ideal olduğuna, bunun dışına çıktığımda muhtemelen başımın belaya gireceğine inandırdı. 

Yirmilerimin sonuna doğru ilerlerken onu sık sık hatırladım. Şimdi- beni şaşırtmayan biçimde- istediğiyle örtüşen, özgür ve onu tatmin eden bir hayat yaşıyor. Onu hatırladığım anlar, özel hayatımda ve iş hayatımda net olamadığım, hayır demeye çekindiğim, kendimi istemediğim görevler üstlenirken bulduğum, ya da bir işte kötü olacağım diye denemekten çekindiğim zamanlarda yoğunlaşıyor. O hiç çekinmeden hayır derdi, ya da o çekinmeden bu işi istediğini söylerdi diye düşünüyorum.

Önceden, o özgürce taleplerini dile getirir ve ben içten içe onun adına utanırken, zannederdim ki herkes benim gibi içten içe onun adına utanıyor. Ama zamanla, bu meselenin böyle yürümediğini anladım. Bir kere, bazı insanların kendine benzemeyen insanlanları yadırgamama, yargılamama gibi farklılığa açık karakterleri var. Haydi diyelim ki herkes içten içe onu ayıplıyor, söylediklerini gereksiz buluyordu vs. ne fark etti. Başkalarının düşündükleri onu hiç etkilemedi, onun değişmesine sebep olmadı.  O bildiği gibi olmaya, ona katlanamayanları huzursuz etmeye devam etti. İyi ki de yaptı.

...

Önceden huzursuzluk duyduğum bir kadını yıllar içinde örnek alınması gereken, oyunbozan olmaktan çekinmeyen ve sonuçta hayatını özgürce, istediği gibi yaşama becerisini korumuş, sesini hiç kaybetmemiş bir kadın olarak görmem, kişisel yolculuğumda başladığım nokta ile hala ilerlediğim nokta arasındaki dev uçurumu gösteriyor. İçine doğduğum şartlar ve karakterimin de uyumluluğa daha yatkın olması sebebiyle oyuna neredeyse eksilerde başlamışım. Yirmilerimin ortasından bu zamana, kadın olarak yolculuğum öğrendiklerimi unutup yeniden öğrenmekle geçiyor. O yüzden bu herkesi memnun etmeye çalışan insan olmak meselesine de kafa yorup, bunu toplumsal cinsiyet rollerinden ayrı düşünemiyorum. 

Son zamanlarda makul olmanın ne insana ne topluma bir yararı olmadığından emin oldum. Makul olmak sessizliğe, sessizlik statukonun korunmasına ve patriarkanın taleplerini içselleştirmemize sebep oluyor. 

Otuzlarımın ortasında artık makul olan olmak istemiyorum. 


Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/691654455289733904/ 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf