The Banshees of Inisherin (filmi izledikten sonra okumalık)


Uzun zaman sonra bir film bende gece yarısı yazma, film boyunca kendime sorduğum soruların ucunu kaçırmadan not alma ihtiyacı doğurdu.

Biten basit bir arkadaşlık değil. Pádraic bir anda en yakın dostu gördüğü Colm'un artık onunla konuşmak istemediğini öğrenip şaşkına dönüyor. Colm çok kararlı, ikisini de tanımayan bizler  için Colm'un bu ani kararı büyük bir gizem oluşturuyor. İzleyiciler olarak acaba ölüyor mu, en yakın arkadaşını bu acıdan korumaya yönelik mi böyle davranıyor gibi bir merak oluşturuyor. Padraic arkadaşının etrafında dönüp durur, bir konuşma fırsatı yakalamaya çalışırken sebep bizim için de netleşmeye başlıyor.

Artık senden hoşlanmıyorum diyor Colm. Baştan beri iyi arkadaş olmadıklarını ve aslında kendini hiç ona denk görmemiş olduğunu anlıyoruz. Padraic'in aklındaki ayrılmayan ikili, Colm için zaman öldüren bir ikiliymiş. 

Bence hikayenin kırılma noktası Padraic'in arkadaşını kaybetmesi acısıyla birleşen sıkıcı, boş ama 'iyi' insan olarak görülmesi. İyiliğinin ve nazikliğinin tanımında da neredeyse bir aşağılama var. Zaten kendisi de öyle söylüyor. İyinin değerli olduğunu düşünmekten ya da düşünmeye çalışmaktan kademe kademe vazgeçeceğini görüyoruz. O yüzden onun hayatında olanları, sadece 7/24 bir arada olduğu arkadaşından kopup yalnızlaşma olarak değil, bir zamanlar onu iyi, hatta adanın en iyisi bilen insanların ona bakışının, Colm'ün kendisine karşı aldığı keskin tavır yüzünden değişme ihtimali, onu rahatça sıkıcı ve boş olarak tanımlıyor olmaları ile açıklayabiliriz. Bu kadar küçük bir yerde varoluşunu sürdüren insanları, sahip oldukları ve tanındıkları şekilde bilinmekten alıkoyacak her unsurun, özellikle Padraic gibi dış etkiye çok açık, başkasının yönlendirmesiyle harekete geçip kararlar alabilen, derinlikli düşünmeyi sevmeyen bir adamda bir silaha dönüşmesi şaşırtıcı değil. Bu sebeple, kesilen parmakla birlikte vahşetin boyutu arttıkça, Padraic'in yalnızlığı, kendini görüş ve algılayış biçimi de derin hasar görüyor. Bir müddet sonra kendini, 'en kötüyle muhabbet etmekten bile daha kötü' olarak gördüğünü anlıyoruz. (Nitekim bardaki yüzleşme sahnesinde, bir gün önce gözlerinin önünde kendisini dövmüş polisle Colm' un yan yana bira içmesi bu hissi güçlendiriyor).

Colm ve Padraic'in kız kardeşi birbirini anlama potansiyeli olan, biri çok okuyan, biri müzisyen, derin düşünmekten, yalnızlıktan hoşlanan karakterler olarak çizilmiş. Yan yana geldikleri her sahne aralarında konuşulmasa bile bir anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. Colm da sık sık kadına, sen de öyle hissetmiyor musun anlamına gelen ve onun doğrulayacağını içten içe bildiği sorular soruyor. Kardeşi ile ilişkisini kesmesini, onu sıkıcı ve boş olarak tanımlarken aynı zamanda kendisinin de geriye bir şey bırakmak, kalan zamanını 'boş sohbet' le harcamamak arzusunu vurguluyor. Bu vurgudan kadının da öyle düşündüğünden emin olduğunu anlıyoruz, kaçınılmaz sonu ertelemenin imkansız olduğunu söyleyerek bir gün onun da kardeşini bırakarak kendi hayatının, ona iyi gelen şeyin peşinden gideceğini vurguladığını görüyoruz. Nitekim olayların hızlı akışında ana karada bir kütüphaneden iş teklifi aldığını anlıyoruz. 

Kız kardeşi, marketteki dedikoducu kadının yaptığı ''kardeşin sensiz yapamaz'' yorumuna bir yere gitmeyeceğini söyleyerek cevap verse de izleyenler olarak Colm ile önceki diyaloglarının da etkisiyle kaçınılmaz sona doğru yürüyeceğini anlıyoruz. Çok sevilen ve kardeşinin tüm hayatı ona bağlı gibi hissettiğimiz kadın ada ortamının deliliğe varan kargaşasından ve cidden artık sadece kardeşinin sorunlarıyla ilgilenmek istemediği için neredeyse kaçar gibi gidiyor.

Onun gidişinin üzerinden neredeyse bir saat geçmeden, Padraic'in geri dönülmez yollara gireceği kesinleşiyor. Padraic, Colm'ün kendisini şiddetlice reddedişinin simgesi olan parmak yüzünden boğulup ölen eşeğine sarılıp tam anlamıyla bir intikam adamına dönüşüyor.

Hikayenin akışında Padraic'in karakterinin dönüşümünü anlayıp beğendiğim gibi, Colm'un bu ani dönüşümünü ve dışarıdan delilik olan görülen parmak kesme hamlelerini de akıl dışı bulmadım. Colm, yaşadığı küçük yerin, kurduğu arkadaşlığın Padraic'in gözündeki değerinin ve yerinin farkında, o yüzden bir iki ilişki kesme denemesinin hemen sonrasında parmak kesme tehdidini savuruyor, Ancak belki bu kadar ağır bir olay Padraic'in ona yaklaşma çabasını engelleyebilir sanıyor. Ama daha teklifinden Padraic'in pes etmeyebileceğini, ya da doğasının buna izin vermeyeceğini ön gördüğünü anlayabiliyoruz. Colm'un bu ani dönüşümü bana boşa harcadığı ve iyi yapabildiği bir yeteneğinin olduğunu bilmesi, bahsettiği gibi bir Mozart olmayı düşlemese ve hatta buna inanmasa bile, kalıcı bir şeyler üretmek için denemeye giden yolda, o üretimi sağlayacak parmaklardan vazgeçebilecek kadar kararlı bir noktaya gelmesi ile ilgili geldi. Bunun adı delilikse belki deliliktir. 

Tabii bir de adanın karşısında bize sık sık hatırlatılan iç savaş var. İç savaş, iki yakın arkadaş arasındaki aniden patlak vermiş gibi görünen savaşla birlikte ilerliyor. Uzaktan gördüğü savaşa anlam veremeyenler kendilerini benzer bir savaş içinde buluyorlar. 

Son zamanlarda izlediğim en katmanlı, iyilik, erdem, üretmek, destek, kimin için yaşamalı gibi onlarca soruyu peş peşe  sorduran bir filmdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf