En güçlü duygular bile unutmaya çok müsait.
Değer verdiğin her şeyi bir gün bir köşeye atıp unutabiliyorsun.
Bu unutkanlık hali tamamen unutmakla aynı şey olmasa da bir çeşit bilinçsiz boşvermişlik.
En son tatilde ailemin yanına gittiğimde, ne kadar uzun bir süre bu bilinçsiz boşvermişliğin tatlı-yalancı uykusuna kapılıp gittiğimi fark ettim. Onlar olmadan yaşamaya alıştığım her kişi, eşya ya da anı da benden umudu kesmiş; hayatına unutulmanın verdiği buruklukla da olsa devam etmiş.
Kitaplarımı koyduğum köşede unutmuşum; başka bir el değmemiş..Kitabın en korktuğu el değmeden yaşlanmaktır.. Onları insanları sevdiğim gibi aşkla tutkuyla, dokunmanın ve koklamanın hazzıyla severim oysa. Asla tek kişi değildirler. İçlerinde şövalyeler, kontlar, budalalar, işçiler, güzel kadınlar, sanatçılar, umutsuz insanlar vardır. Hepsine ayrı ayrı hayran olurum. Kıskanmam ama kimseden. Keşke kitaplık kitaplık, ev ev gezseler..
Artık hiç giymediğim kıyafetler bir başka tarafta.. Bir 'buluşma kazağı' vardı koyu yeşil; herkesin kullanımına açık..İlk buluşmada şans getirdiğine inanırdık.O da dolabın ücra köşesinde bir dahaki buluşma ne zaman diye bekliyor belki; yeni biriyle tanışacak olmanın heyecanını yaşıyor.
Ben ortaokuldayken anasınıfına başlayan kardeşim büyüdü. Onun evden çıkıp her gün okula gidecek olması ilk önceleri ne kadar imkansız görünmüştü gözüme. Bizim korunaklı evimizden çıkıp her türlü tehlikeye açık hale geldi diye korkardım. Kontrole giderdim tenefüslerde, hala mutlu mu yüzü gülüyor mu diye göz ucuyla bakardım. Şimdi büyüdü, hayranlık uyandıracak zekaya sahip bir genç kız oldu. Belki o yeşil kazağı giyme vakti bile geldi. Muhtemelen o gün geldiğinde kendi seçtiği bir şeyi giyecek 'buluşma kazağı'nın varlığından habersiz..
Birileri yaşlanırken birileri büyüyor. Yaşlanmaya kötü bir anlam yüklediğim sanılmasın; bazılarının elden ayaktan düşmek diye gördüğünü ben sevdiklerimi kaybetme korkusu diye açıklıyorum. Dışardan gelen, sevdiklerine ara sıra uğrayan biri için yaşlanma süreci fark edilmesi çok kolay bir şey haline geliyor. Birbirinin yüzüne her gün bakanların göremediği derinleşmiş çizgileri, yorgunluğu ilk sen fark ediyorsun.Ben o ara sıra uğrayan kişi olarak babamın zayıfladığını, annemin gergin yüzünün gevşemeye başladığını görüyorum. Çocuğunun en güzel anlarına, büyümesine şahit olamayan bir babayla ortak bir noktamız oluyor o anlarda; içimizi sıkan tuhaf bir acı..Kaçırdığım çok önemli anlar var hissi..
Şu hayatta sahip olduğum tek canlı olan bonsai bile büyüdü. Bile diyorum çünkü geçen kış dökülmüştü neredeyse tüm yaprakları, tek bir gecede. Önceden hep duyduğum bir hikaye vardı; 50li yaşlarında bir adam çok sevdiği karısını aniden kaybeder ve ertesi sabah uyandığında tüm saçları bembeyazdır. Konu komşu; bir gecede dertten beyazladı falancanın saçları diye konuşurlar ardından. O gün inandım bu hikayeye. Kazanmak ağır, güç, sabır gerektiren bir süreçken kaybetmek hep bir gecede, bir anda..Sonradan anladım ki bana itiraf etmeye korktukları yanlış bir budamanın kurbanı olmuş. Bir köşede bırakılmış, sessiz ve hareketsiz yaşamak zorunda kalmak işte böyle kötü. Biri gelip sana istediği müdahaleyi yapabiliyor, uyandığında sahip olduğun her şeyi kaybetmişsin şikayet edecek bir kişi bile yok..
Şimdi mutlu neyse ki, 70 küsür yaşındaki bitki dostu dedemin en yakın arkadaşı oldu. Kapının ucundan gizlice seyrettim onları bir gün bonsainin bundan sonra yüzü gülecek mi emin olmak için, dedem bir canlının ne kadar değerli olduğunu iyi biliyor. Çiçeklerle konuşmak gerek demişti bana küçükken; her cümlesi aklımdan çıktı, bunu hiç unutmadım. Hala yalnız yakaladığım saksı çiçeklerine bir iki akıllıca laf etmeye çalışırım arada. Bir tınıya, sese, müziğe hepimizin ihtiyacı var.
İşte böyle birileri büyür, geleceği heyecanla hayal ederken, birileri anılarındaki büyük olayları, mutlulukları yaşatmaya çalışıyor yıllar geçtikçe. Gecesiyle gündüzüyle evrilip gidiyorken şu dünya, sevdiklerimizden uzak kaldığımız gerçeğinden kurtulamıyoruz bir türlü. Bir köşede unutuyoruz anıları, sesleri kokuları, dışardan bakan, ara sıra uğrayan kişi oluyoruz sonunda. Kaybedilenlerin telafisi ya çok güç ya da imkansız. O yüzden ben, bir köşeye koyduğum herkese, her şeye yeniden dört elle sarılıyorum son günlerde, ara sıra uğrayan kişi olarak akılda kalmamak için..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf