Kaldırımdaki yatak

Geniş kaldırımın ortasında duruyor yatak. Çift kişilik yüzeyine ,birleştirdiği bedenlerin izleri yayılmış. Sevişmiş, ağlamış, uykuya dalmışlar.. Temas ettiği tenlerle beyazlığını yitirmiş. Artık herhangi bir mağazadaki herhangi bir yatak değil. Ona dokunanlara ait olmuş. O yüzden gündüz vakti kaldırıma bırakılmış olmanın hüznü var yüzünde.
Ayrılığa giden şiddetli bir kavganın son hamlesi olarak sokağa atıldı bu sabah. Bir zamanlar birbirine tutkuyla dokunduğuna inanmakta zorlanacağımız kadınla erkeğin acımasız tartışmalarının kurbanı oldu. Adamı evden kovan kadın , onun tüm eşyalarını toparlamasıyla yetinmeyip dört koca yıl geçirdikleri yatağı da birkaç komşunun yardımıyla sokağa attı. Yatağı fazla ağır, fikri de saçma bulan komşular apartman kapısından zorla çıkardıkları yatağı kaldırımın ortasına bırakıp gittiler.
Sabah on'dan beri orada duruyor. Geçen saatler bu garip görüntünün olağan kabul edilmesine sebep oldu neredeyse. Insanlar kafasını çevirip bakmadan gelip geçti. Birinin yatak odasından geçiyormuş gibi temkinli ,basmamaya dikkat ederek yürüdüler kaldırımdan.
Merve pencerenin kenarında gözünü yatağa dikip oturdu bütün gün. Kahve içti, çay içti, sigara üstüne sigara içti, ayrılamadı bir türlü. Biri gelsin yatağın üzerine çamurlu ayaklarıyla bassın , köpeğin teki işesin , çöp arabası alıp götürsün, çocuklar üzerinde zıplasın istiyordu.
Neden herkes bu kadar saygı gösteriyor bu yatağa? Neden dokunmaya hatta bakmaya korkuyorlar? Biri onlara gizlice ''o yatakta dört yıl iki sevgili uyudu , bu sabah hakaretlerle dolu bir tartışmayla ayrıldılar'' mı demiş? Sabah olmadan barışıp yatağı alırız zannediyorlarsa yanılıyorlar. Bu defa gelmez. Yüzünü görmek istemiyorum, defol git dedim. Daha önce böyle dediğim olmamıştı. Bu defa çok öfkeliydim. Öyle gururludur ki git denilen yerde asla durmaz. Arkasına bakmadan hırsla ceketini aldı ,gitti. Gider gitmez, ya bir daha gelmezse diye korktum. Geri döndürmeye çalışmadım, arkasından özür dilemedim yine de. Bilmiyorum, söyledim artık telafi edemem diye düşündüm herhalde. Gitmesinden korkuyor, gitmesine sebep oluyor ama gidişini engellemiyordum. Son zamanlarda aramızda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sezdikçe hırçınlaştım. Benden uzaklaşıyor fikri aklıma girdiğinden beri istemeden ,kendi ellerimle uzaklaştırdım. O da fark etmesine rağmen bir şey yapmadı, hep uzaktan seyretti. Nereye kadar gideceğimi görmek istedi. İşte şimdi buradayım, sokağa attığı yatağıyla vedalaşamayan manyak bir kadın. Yine de köpekler işesin istemiyorum üstüne. Komşulara gitsem , söylesem , yatağı geri çıkarsak eve..Bu sefer çok saçmaladım ne yaptığımı bilmiyorum, yardım edin desem. . Ederler mi? Ya ben; gidebilir miyim?
Yolun kenarından akıp gitti arabalar. Ağır ağır gece oldu. Merve saatlerce yatağa bir şey olsun diye bekledi. Biri alıp gitse koltuğuna kıvrılıp rahatça uyuyabilecekti sanki , huzurunu kaçıran tek şey hala inatla orada duruşuydu. Uyuyakaldı sabaha karşı. Öğlen uyandığında kaldırımda ıslak sarı yapraklar ,biraz da su birikintisi vardı. Yağmur yağmış, yatağın boşluğunu doldurmuştu. Göğsüne tanıdık olmayan büyük bir ağırlık çöktü, içi acıdı. Sonunda gitmiş diye düşündü; artık hiçbir şey kalmadı... Böyle olmasını sen istedin diyecek gözler tarafından izleniyormuş gibi sağlam durmaya çalıştı. Ağlamadı, mümkün olsa kendinden bile saklamaya çalışacaktı duygularını. Yine de dayanamayıp penceresi kaldırıma bakan zilleri teker teker çalıp sordu. Kaldığımdaki yatağa ne olduğunu gören olmamıştı. Ara sokaklarda dolaştı bulma umuduyla. Eve dönünce Burak'ı aradı. Uzun uzun çaldı telefon, açılmadı. Telesekretere: '' evdeki yatağı sen gidince kaldırıma atmıştım. Bütün gece orada durdu. Şimdi yok. Saatlerce aradım sokakta, çok üzgünüm'' dedi telaşlı, ağlamaklı sesiyle. Burak'tan hiç ses çıkmadı.
Koltukta haber bekleyerek geçmeye başladı Merve'nin tüm zamanı. Akşam , sabah , saatler , her türlü araba geçti dar caddeden. Kaldırımdaki yaprakları topladı bir belediye işçisi. Telefon çalmadı, yatak geri gelmedi .
Bir ay sonra ikinci el dükkanında gördü yatağı; görür görmez tanıdı. Dükkanın ağır, eski eşya kokusu sinmişti üstüne. Dokununca hatırladıkları bedenini yaktı, onun bu kadar kolay herhangi bir yatak olup artık başkasına ait olabileceğini kabul etmek istemedi. Dükkan sahibi: ''size 150 liraya bırakırım isterseniz, daha bir ay oldu olmadı yeni geldi elimize, az- güzel kullanılmış'' dedi.
''Az kullanılmış'' diye mırıldandı Merve. ''Beğendiyseniz hemen yollarım çocuklarla evinize kadar''

'' Yok istemem '' dedi zor çıkan sesiyle ''Gerçekten birbirini sevenler paylaşmış olsa , hemen vazgeçmezlerdi''. Tüm gücünü kaybetmiş halde çıktı dükkandan, hissettirmemeye çalıştığı hüznün ağırlığıyla evine doğru yürüdü. 

Yorumlar

  1. hilocum , ustteki yazini da az evvel okudugum ( ciplak kadinlar ) hikayeni de cok begendim :) ileride en yakin takipcilerinden olacagimi simdiden soyluyorum , heyecanla bekliyorum.

    seni cok ozledim , sevgiler ,

    mutlu kardeslerin buyuk olani :)

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkür ederim ya beni nasıl motive ettin anlatamam :) yakında mutlu kardeşler hikayesi de gelecek tabi yeni bir kurguyla

    ben de çok özledim
    bol öpücükler!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf