Hakan'a..

Hep kaçıyorum Hakan,ama seninle konuşmaya ihtiyacım var, beni duyuyormuşsun gibi.
Yazmak çok ağır geliyor,ağlamadan başarmak mümkün değil.
Sadece seninle konuşmak istiyorum, duymadığını bildiğim halde, küçücük bir ihtimalin avutuculuğuna sığınarak..

Hayatın hala güzel bir tarafı var mı? Mutlu olmaya çabaladığım,zor da olsa bazen başardığım güneşli sabahlar...Hep kısa sürüyor. Bundan sonra ne geleceğini merak ediyorum. Hep öyle olmadı mı; tüm kötülükler teker teker, sinsice geldi. Önlem alamadık ve yabancıydık da.

Sadece seninle konuşmak istiyorum. Cari açıktan, turizmden, dinden, İstanbul'dan, çocukluğumuzdan, neden istersen.. Bir film tavsiye et izleyeyim. The Piano gibi olmasın ama, bu aralar onu izleyemeyecek kadar duygusalım. Teddy Bear olabilir bak. Ona  ne kadar gülmüştük ve benim sevdiğimi görünce şaşırmıştın. Ben hep dramdan, durağan filmlerden hoşlanırmışım gibi. Evet ben onlardan hoşlanırım, haklısın. Ama şimdi tasasızca gülebilmek fena olmazdı.

Bu sıralar yine tez yazmaya başladım. Yaza yaza bitiremedin şu tezleri diyeceksin. Son senemizde de tezin son aylarında ne  stresliydim değil mi, çok söylendim. Hep bir aksilik çıktı. Ne bileyim word'ü pdf'e çevirmeyi bile beceremiyordum. Sen yardıma koşardın hemen. Utanmasam şimdi de sana tezden dert yanacağım.

Bu dünyada gerçekten tanıyorum diyebileceğim pek kimse yok. Herkes gizemlerle dolu dışarıdan renkli görünen hayatlar yaşıyor. Bizim gibi..Belki sadece seni biliyorum. Kalbinin en içini, oradaki bebek saflığını, iyi niyeti, ellerinin nazikliğini ve gülüşünün çocuksuluğunu..
Ve zekanı biliyorum. Hep hayrandım. Şimdi düşündükçe ne kadar zeki olduğunu daha yakından görüyorum.

İkimiz de duygularımız konusunda cambazdık biraz. Karda yürür iz bırakmaz, istediğimiz kadarını gösterir gerisini çok iyi saklardık. Tıpatıp aynı olduğumuz en önemli nokta.. Çok üzüldüğüm, neredeyse gözümden yaş geleceği anlarda, ne oldu derdin sen, söylemezdim. Söylersem hiç geçmeyecek, orada sabitlenip kalacak, unutulmayacak gibi gelirdi. Yardım istemezdim. Sen de anlayıp konuyu değiştirirdin hemen. Sen de  aynısını mı yapıyordun? Hiç yardım istemedin benden. Her şeyi kendin gördün, hissettin ve yalnız mücadele ettin.

Yanyanayken yalnız mücadelelerimizde birbirimizden güç alıyorduk, aynı şeylere gülerek, Ortaköy'de bir tur atıp Üsküdar'da komik bir oyuna giderek. Onlar olmayınca çok zor oluyormuş.

Çok duygusallaşmak istemesem de biliyorsun ki hayatımda gözüm kapalı güvenebileceğim, birlikte en çok güldüğüm, fikir danıştığım, doya doya tartıştığım ve kaybetmekten en çok korktuğum insan gitti. Yine aynı cambazlığı yapıyorum tahmin edeceğin gibi. İstediğim kadarını gösteriyorum. Aynı korku yerleşiyor içime, paylaşınca hiç geçmeyecek korkusu. Ve bu sefer bana yardım edebilecek kimse de yok. Sinemaya, plajlara, başka ülkelere, hergün işe ve gece barlara gittim. Komik filmler izledim ve komik insanlarla aynı ortamda bulundum. Geçmedi, azalmadı..Eskisi gibi tutunup kalmış, akmamaya direnen tek bir damla gözyaşı değil ki.

Tamam çok uzatmıyorum. Başka bir zaman devam etmek istiyorum ama bu konuya sıkılmadıysan. Ya da boşver gel bir film seçip izleyelim. Ama bana seçtirme sakın, senin kadar iyi değilim. Bir de nolur komik bir şey olsun. Beraber gülmeyi özledim.

Gizli, hiç dillendirmediğimiz bir anlaşmamız vardı seninle; birbirimizi koruyup kollayacaktık. Kendimizi bildiğimiz andan itibaren sen anlaşmaya her saniye çok iyi uydun. Belli ki ben afalladım, arkanı kollayamadım.
Seni hayatın güzelliğinde muhafaza edemediğim için beni affet.
Ve her nereye gittiysen ben seni sonsuza kadar seviyor ve burada yaşatıyor olacağım.
Orda huzurla uyu, başka bir hayatta buluşmak üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf