Dret and Pepper

Birkaç gün önce Dret ve Pepper ile tanıştım. Dret 14 yaşında, uzun, yumuşak tüylü. Pepper sokak kendisi cinsinden, o da 14'ünde.

İş arkadaşım çapraz masamdan, ''İnanmıyorum, tam sana göre bir şey buldum!'' diye bağırdı.
Ben sormaya kalmadan anlatmaya başladı. Facebook'ta Kopenhag'da yaşayan Hollandalıların olduğu gruba üyeymiş. Kırklı yaşlarında bir çift, Nadya ve Joel, onlar tatildeyken bir hafta boyunca kedileri ile ilgilenebilecek birini arıyormuş.
Benim kedi hasretim tüm ofisçe bilindiğinden, şirin kedi fotoğrafları, sokakta denk gelinen kedilerin videoları neredeyse her gün bana gönderiliyor.
Bu defa ilk kez -apartmandaki kara kedi dışında- gerçek bir kedi ile yakınlaşma şansım doğdu. Hemen, ''ben yaparım, nereye gidilecekse giderim, lütfen beni söyle, ''dedim. O da çifte bekletmeden mesaj attı. Aylardır kedime hasret kaldığımı anlatıp sanırım bir de instagram profilimi paylaştı.

Joel ile Nadya tanışmak için beni evlerine davet ettiler. Çocuklarını tanımadıkları birine emanet etmek istememeleri hoşuma gitti. İş çıkışı son sürat gittim. Beni güleryüzlü,iki tatlı insan karşıladı. Nadya'nın üzerinde iri kedilerden oluşan mini bir elbise vardı. Sandaletlerimi çıkarmaya yeltenmişken, Lütfen uğraşma olduğun gibi gir, dediler. Oturma odasına girer girmez evlerinin sıcaklığından, harika dekorasyonundan etkilendim. Tam hayalimde canlandırdığım kedi sahibi aile. Hoş bir dağınıklık, boş vermişlik ama karakterli bir duruş. 
Joel ve Nadya son dakikada bu kadar gönüllü birini bulmuş olmaktan memnun halde beni Dret ve Pepper ile tanıştırdı. İkisi de çok utangaç olduğu için birlikte kanepenin altına saklanmışlardı. Onlar çıkmadığı için ben kanepenin altına eğilip selamladım. 
Hollandalı çift Ocak ayında buraya taşınmış. Sonra Korona malum, tüm dünya gibi onların da planları ve işleri aksamış. Geldiğim için defalarca teşekkür ettiler. Bu benim için bir iş değil, dedim. Bana göre asıl ben onlara bana bu şansı tanıdıkları için teşekkür etmeliydim.
Dret ve Pepper çok yaşlı olduğu için  yerlerinden pek kımıldamıyorlarmış. Camları açmanda  sakınca yok, aşağıya atlamaya yeltenmiyorlar, dedi Joel. Aslında her akşam eve uğramak dışında yapacağım pek bir şey yoktu. Yine de anlattıklarını can kulağıyla dinledim.
Nadya, Her gün birazcık uğrasan yeterli ama istersen bir hafta burada da kalabilirsin, sen nasıl rahat hissedeceksen, dedi.
Joel hemen atıldı, heyecanla Netflix'ten, mükemmel güneş alan balkonlarından bahsetmeye başladı. İkisi birlikte beni evin içinde hızlı bir tura çıkardılar. Bir an kendimi ev bakmaya gelmiş bir kiracı gibi hissettim. Bana sundukları her şey, tüm cömertlikleri ne kadar minnettar olduklarını gösteriyordu. Bu noktada onları çok iyi anlıyordum.
Ayrılırken anahtarları elime tutuşturdular. Son bir kez daha, Ne olur kendi evin gibi gel kullan, ister kal, ister git, dediler. Başka hayatlara meraklı bir tip olduğum için bir hafta boyunca yabancı bir evde  kendimi Dret ile Pepper'ın annesi gibi hissetmenin güzel olabileceğini düşündüm.
Tam onlara veda edip ayrılacakken Nadya, Hollanda'da kedi bakıcılığının gerçek bir iş olduğunu ve bunu yapanlara para ödendiğini söyledi. Kibarca ağzımı aradığını anladım.
Uzun zaman önce, aç/açıkta kalmadığım sürece kedilere olan sevgim üzerinden para kazanmayacağımı söylemiştim kendime. Bir şeyi para karşılığında yaptığında büyüsü bozuluyor. Elbette iş olarak da görebilirdim ve öyle görenleri anlıyorum. Ama beni oraya son sürat götüren, yıllar içinde içime işleyen sevgiydi, bu sevginin paha biçilemez olduğunu da biliyordum.
Kapının önünde ikisine, Birbirimizi hiç tanımıyoruz, dedim, ama lütfen beni bir arkadaş olarak kabul edin. Tatile çıkmanız gerekmiş, kedi seven arkadaşınızı aramışsınız, o da seve seve yardım etmeyi kabul etmiş. Gözünüz arkada kalmadan kedilerinizi bırakıp gönül rahatlığıyla gidebilmişsiniz.''
Ne demek istediğimi  anlamış gibi kafalarını eğerek gülümsediler. Tanışmasak da bir bağ ile arkadaş olduğumuzu biliyordum. Bu tarz bağlar bana iyi geliyordu. Her şeyin para ya da tanışıklık olmaması  hoşuma gidiyordu.  Tanışmıyorduk ama anlıyordum, tanışmıyorduk ama evlerinin anahtarını ve kedilerini rahatça bana teslim ediyorlardı. 
Dünyada insanları birbirine yakınlaştıran, ön yargılarını ve güvensizliklerini yıkan her duygunun insana dair yer yer tükenen umudumu artırdığını hissediyorum. Kötü şeyler oluyor, sonra birden iyi bir şey de  oluyor. Kötüye mi iyiye mi inanacağımı şaşırıyorum. İyiye inanmayı tercih ediyorum. 
Dret ve Pepper koltuk altında utanarak beni bekliyorlar, onlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf