Pazar yürüyüşü, mezar taşı ve hayal kurma ağacı


Bugün yaklaşık 5 saat, arada kısa bir yüzümü güneşe dönme molası dışında, durmaksızın yürüdüm. Ne zamandır yolumun üzerinde hoşuma giden renklerin fotoğrafını çekmiyordum. Bu duvarın karşısında bir dakika durdum. Bu afişlere kim dikkat ediyor merak ediyorum. Zihnimizin gürültüsü, gidilecek yerlerin acelesi ile kafamızı odaklandığımız yerden kaldıramadan yürüyoruz çoğunlukla. Ben de öyleyim. Sadece fotoğraf makinemin şarjını doldurmayı akıl etmişsem, etrafıma daha dikkatli bakıyorum. 


Bu göl kenarı Nick Cave dinleyerek geçti. ''Kar Panteri'' isimli bir film izledim sinemada. Kopenhag'da yaşayan, Venezuelalı ve doğa tutkunu bir arkadaşım var. Bizi çağırdığı filmin doğayla bir ilgisi olduğunu tahmin etmiştim. Vahşi doğanın güzelliğine büyük ekranda kapılıp gittim. Eve gelince spotifydan film müziğini buldum. Yürüyüşlerimin arka fonu oldu.  https://open.spotify.com/album/18u7gjKeg94ENC1st6ENV6?si=cGoyf_KfTLyWYxpfkyx6_Q

Dönmeye yakın yarı açık bir kapı gördüm, nereye gidiyor merak ettim. Uzun uzun ağaçlar vardı. İçeri girip biraz ilerleyince mezarlık olduğunu gördüm. Gördüğüm en güzel mezarlıklardan biriydi. Her köşe gidenin ardından çiçeklendirilmiş, çeşitli mumlar, taşlar ve saksı bitkileri ile süslenmiş. Mezar taşında yazan ''Vi ses igen'' ''Tekrar görüşürüz'' cümlesi çok hoşuma gitti. Tekrar görüşebilir miyiz gerçekten? Umarım böyle bir ihtimal vardır ve kaybettiklerimize bir kez bile olsa yeniden sarılabiliriz.  Bu mezarın ucunda dikilip anneleriyle tekrar görüşecekleri günü hala eden çocukları gözümde canlandırmak hoşuma gitti. Tüm kalbimle yeniden buluşmalarını diledim. 


Sevdiğim parka geldiğimde çoğunlukla bu ağacın içinde oturuyorum. Hava birazcık güneşliyse hayal gücüm yapmak istediklerimle doluyor. Son zamanlarda kendimi ya Tayland'da ya da Srilanka'da hayal ediyorum. İkisinde de deniz kıyısındayım. Yabancı oldum hayatları büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla izliyorum. Bu ağacın dalına oturduğumda hayallerimin sınırları kalkıyor. Her yere gidebilir, her şeyi yapabilirim. Planlar yapıyorum, üç ay, beş ay sonrası için. Yazın en güzel zamanlarını ofis işiyle geçirmeyeceğime dair sözler veriyorum. Tamamen bağımsızlık da bana göre değil, beni tembelleştiriyor. Az bağımlı, bol seyahatli bir planda iç sesimle hemfikir oluyorum. Her zaman yaptığım gibi, hayalim kabataslak bir plana döner dönmez, neredeyse büyüsü kaçacak korkusuyla oturduğum yerden kalkıp yeniden yola koyuluyorum. 


 Küçük bir göle tepetaklak yansıyan ağaçlar her zaman büyüleyici. Bir ağaç da durduğu yerden bizim gibi aynaya bakıp kendinde türlü değişiklikler, kusurlar ve güzellikler buluyor mudur.

Bazen aynadaki benin cildi, dudakları, gözlerinin içi parlıyor. O gün, benim için iyi geçecek bir gün olduğunu biliyorum. Beni böyle iyi gösteren hormonlar mı, iyi uyumak mı, yoksa kendi gözlerim mi merak ediyorum. Çünkü birkaç gün sonra aynı benin alnı lekelenip yanakları sivilcelerle doluyor.  Gördüklerimin nasıl hissettiğimle ilgili olabileceğini hatırlatıyorum kendime. 


Eve yaklaşmışken bir köprüdeyim, aşağı bakıyorum. ''Kahkahadan sonra gözyaşı gelir'' yazmış biri. Mutlu anlarımızın muhakkak gözyaşı ile biteceğine inanmayı reddediyorum. Küçüklükten beri böyle duydum çünkü. Mutluluktan bu sebeple korktuğum oldu. Biterse yaşayacağım acıyı, hayal kırıklığını düşündüm. ''Çok gülme, ağlarsın'' lafına, kendime itiraf etmekten çekinerek, inandım. Bir bakıma da doğru. Bugün Patti Smith'in bir röportajını dinliyordum. Hayat yolculuğunun bir rollercostera benzediğini, mutlu anlar gibi, bizi dibe çekecek, yeniden kalkamayacakmışız gibi hissettirecek anların da olduğunu anlatıyordu. Bu iyimserlikle bakıldığında, bazı dönemler hayat paketinin zorunlu bir parçası gibi karanlık. Lineer bir doğruda düşünürsek de daha iyi hissettiğimiz, kendimizi mutlu olarak tanımlayabileceğimiz günlerden sonra geliyor doğal olarak. Zaman algımız böyle. Hayatı takvimler, periodlar, mevsimler olarak kategorize ediyoruz. Yıllar uç uca eklenirken, iyi ve kötü dönemler de benzer şekilde birbirini takip ediyor. Böyle düşünmeyi, kahkahadan pişman edercesine, ardından gözyaşı geleceğinden korkmaya tercih ediyorum. Her şartta, ne olursa olsun, kahkaha biraz da olsa oradaysa yanımıza kar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf