'onun gibi'


En çok sıkıntıya düştüğümüz konu, hayatımıza giren yeni insanların artık hayatımızda olmayanlardan farklı kişiler olduğunu kabullenememe durumu. Kafamızda dönüp duran bir kıyaslama hali.
Yaşanıp bitmiş ilişkilerin bence en kötü yanlarından biri bize gelecekte kıyaslama yapmak üzere malzeme bırakmaları; onun gülüşü, onun kokusu, onun sarılışı, onun düşünceliliği, onun sevdiği şarkılar, onun asla kullanmayacağı kelimeler gibi...
Yeni gelene aşık olun ya da olmayın hemen beyniniz kıyaslamalara başlıyor. Sizin çok duymaya alışık olmadığınız bir küfür mü etti, içinizdeki ses 'o hiç böyle bir şey söylemezdi' diyor. Ya da  sizin zevk aldığınız bir filmi: ''beni çocuk filmine mi getirdin'' diye acımasızca eleştirdiğinde yuh diyorsunuz içinizden '' o olsa kesin beğenirdi''. Yeni sevgili adayınız zırt pırt telefon etmekten hoşlanıyor mesela, siz de dakika başı haber başlıklarını geçmeyi sevmiyorsunuz 'o beni bu kadar bunaltmazdı' diyorsunuz. Kısacası ya uyum sürecinden kaynaklanan ya da yeni geleni pek de sevemediğiniz için bu kıyaslama mekanizması olanca gücüyle çalışıyor.
Tabi bunun tam tersi de çok mümkün. O da şöyle:

Yeni gelenden ilk görüşte hoşlanıyorsunuz. Birlikte vakit geçirmeye başladıkça sevdiğiniz pek çok yönü olduğunu keşfediyorsunuz. Belki öyle güzel sarılıyor ki size dünyada en güvendiğiniz insan bir anda o oluyor.(sarılmadan kaynaklanan yanılgı) Çok düşünceli, romantik bir adam belki. Ya da siz evcil adamlara alışmıştınız bu seferki evde oturmaktan hoşlanmıyor, birlikte yiyip içip geziyorsunuz,.. olabilir. Bu durumlarda da  kafanızın içindeki ses çok şanslısın diyor her seferinde: 'bak o sana hiç böyle sarılmazdı, ayy ne kadar romantikmiş, o hiç böyle şeyler yapmazdı' diye düşünüp ilişkideki belki de zaten olması gereken aktiviteleri gözünüzde büyütüyor da büyütüyorsunuz. Tabi elinizde değil, bir kere 'o' nasıl gelip tüm dengeyi sarsmış tüm kuralları belirleyip gitmişse artık tüm değer yargılarınızı ona göre şekillendirmişsiniz. Onun negatif yönleriyle pozitif yönleri , sizin koordinasyon sistemindeki 0'ınızı belirlemiş. Bundan sonraki herkes tavırları ve söyledikleriyle eksiler ya da artılar düzlemindeona göre  bir nokta bulacak kendine.

Aşk bu geldiğinde her yeri darma duman ettiği gibi gittiğinde de dağıttıklarını eski yerine koymaz.
o yüzden uzunca bir süre iyi-kötü kıyaslamalar yapmaktan alıkoyamazsınız kendinizi her ne kadar bunun iki insana da haksızlık olduğunu bilseniz de..
Giden kişinin tamamıyla unutulması, yeni gelenin de olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini bilir, uygulayamazsınız.
Belki de yapmanız gereken onsuz bir koordinasyon sistemi kurmaktır. Sizin sevdikleriniz 0'ın sağında, sevmedikleriniz de solunda kalır yeniden. Evet aşk gittiğinde dağıttıklarını eski yerine koymaz işte o yüzden bu işe bir el atıp yavaş yavaş kendiniz toparlamanız gerekir. Siz toparlamayı başardığınızda da kıyaslama mekanizması kendi fişini çeker ve sessizliğe gömülür.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf