Ekim Yağmurları

Ekim yağmurlarında tüm boş zamanım evde geçiyor. Hafta sonu olduğunda sokakları unutuyorum. Islak asfaltlar, şeffaf şemsiyelerle yokuş aşağı yürüyen insanlar yalnızca bir görüntü. Mutfağın yarı açık penceresinden ekim soğuğunu unutturmamaya çalışan bir esinti doluyor içeri. Dışarıda olmasam da hissediyorum. 
Bu ay okulda matematik öğrenilen, ıslak teneffüs aralarında mont giymeden kantine koştuğumuz aydı. Hava erken kararır, kasvetli günü bir an önce sonlandırmaya çalışırdı. Sabahın yedisinde ürpererek, neden yatağımda kalıp istediğim kitapları okuyamadığımı düşünürdüm okula yürürken.
Bu ay içimizi yalnızlık hüznünün kapladığı aydı. Yağmurlu rüzgarlar her geçen gün daha sert çarpardı yüzümüze bu hüznü. Bu ay odamda oturma isteğimin zirve yaptığı aydı. Isıtılmış ve ışıklandırılmış kapalı mekanlar insan dolup taşardı. Tiyatro salonunun olduğu gençlik merkezine giderdik ailecek. Sekizdeki oyun başlamadan çay içerdik ortadaki masalarda. O zaman az da olsa sevdiğim bir aydı bu. 
Bu ay kavun ve karpuz akşamlarından ''çay koy da içelim'' akşamlarına geçiş ayıydı aynı zamanda. Çay, yeni başlayan soğukları sıcağıyla yok ediverecekmiş gibi her akşam demlenirdi evlerde. Televizyonun karşısında yarısını bitirebildiğim çayı içerken korkuyla merak ederdim; bizi bir odaya toplayan bu ay ne zaman bitecek? Koltuğun oturma yerine yaslanıp bacaklarım uyuşarak yapardım matematik ödevimi. İçeride çalış, çalış diye bağıran kitaplıklı masa hapishanesinden böyle kaçardım. 
Onlarla olmadığımda ekimin yalnızlık hüznüyle savaşacak kimsem kalmıyordu.
Bu ay sevmediğim, bitmesini de istemediğim aydı. 
Mutfak penceresinden yağmur soğuğuna bakarak bu ayın hüznünü sıcak çayla boğmaya çalışıyorum bugün. Beş kişi olmayınca biraz zor oluyor. Çok kişiyle olabilmek için tanımadığım insanlara sığınıyorum. Benden bambaşka yerlerde yaşayan bu insanlarla mevsimi, saatleri, asfaltların kayganlığını unutuyorum. Bu ay içimdeki yalnızlığın hüznü ancak böyle geçiyor.

Toni Morrison'u bu ayın başında, tam zamanında keşfettim. Hafıza türlü oyunlarla, havadan da cesaret alarak geçmişe sürüklemeye çalışırken başka bir çocukluğun hissettirdiklerine kapılıp gitmiş buldum kendimi. Siyahi bir kadının, iki kitapta da pek çok karakterle çevrelenen geçmişine gittim; o çocukla hissettim yoksulluğun ve yok sayılmanın öfkesini. Ekim'le mücadele için iki iyi kitap:





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf