Sevgi Soysal ile ''Yürümek''

Tante Rosa dağınık odasında huzurla oturuyor

Sevgi Soysal ile ''Tante Rosa'' kitabıyla tanıştım. Evini ikinci el eşyalarla dolduran Rosa'yı sevdim hemen. Rosa kendi halinde, utanmasız, pek tanımadığım birine benziyordu. Orta yaşlı bir akrabam olamayacak kadar ilgi çekiciydi benim için. Orta yaşlı kadınlar; iki çocuk, sona yaklaşılan ev kredileri, gömlek ütüsü, akşamdan kalan fasulyenin yanına pilav, meyve bıçağıyla getirilen elma demek benim için. Bunun dışına çıkmayı başaran kimse olmadı şimdiye kadar. Olsaydı benim de tante rosam olurdu muhtemelen. Bazen sever bazen kızar onu kimseye okutmadığım günlüklerime yazardım.

Sevgi Soysal'ın, ''Tante Rosa''dan sonra okuduğum ''Yürümek'' kitabında da aynı sıkıntıları görüp içinden atmak istediğini fark ediyorum. Ela ve Mehmet'in iki ayrı koldan ilerleyen hikayesinde Ela çoğumuzun çocuklukta karşılaştığı ayıp ve yasaklarla tanışıyor; iki vücudun 'ayıp' sınırlarında gezinmesinden ona dayatılan bir huzursuzluk duyuyor. O anda keşfediyor bazı yasakların evrensel olmadığını, bazı annelerin  bu sınırları esnetebileceğini. Sınırları esnetenlerin çocuklarıyla oynamanın yasaklandığını da kavrıyor hemen. 
Mehmet'in de benzer bir baskıyla, kadınlara duyduğu merak ve bilinmezlik içinde büyüdüğünü görüyoruz. Yanak yanağa bir saat dans ettiği kadını gecenin sonunda öpmeye çalışınca yediği tokatla sarsılıyor. Kadınlar dokunulmaz; bu yüzden de bilinmedik kalıyor Mehmet için. Haftalardır takip ettiği kadını nihayet bir kitapçıda görünce hiç düşünmeden tüm parasını ona kitap hediye etmeye harcayabiliyor. Bu kitap o kadını biraz dokunulabilir ve bilindik kılacak sanıyor çünkü. Kadın sahneden çekiliyor kitabı alır almaz. Kuralları esnetebilen bir annenin kızı değil belli ki. Ayıplarla büyümüş, doktorculuk oynaması yasaklanan, her ayıpta bir annenin elinde terliğiyle kapıda belirivermesinden korkan bir kız. Mehmet eve nasıl yürüyeceğinin hesaplarını yaparken raftaki Playboy'lardan alıyor bir çırpıda, ceketinin içine saklayıp bulduğu ilk kuytuda tüm dergiye baştan aşağı bakıyor.
Ela'yı anlamaktan geri duramadığımız gibi, Mehmet'in denemediğini de söyleyemeyiz. Tante Rosa'lar yoktur çünkü etrafımızda. Ayıplar, yasaklar, kızlığını korumalar, etrafı dikenli tellerle sımsıkı çevrili bir namus vardır adım başı karşımıza çıkan.  Adalet Ağaoğlu'nun ''Ölmeye Yatmak'' kitabında Aysel'in korktuğu gibi saçma olduğunu bildiği halde öpüştüğü için hamile kalmaktan korkan bir Ela vardır. Sevgilisi Aleko'ya; bana şu işi bir anlat der Ela, gerekli gereksiz korkmayayım.Sorabileceği tek kişi Rum sevgilisi Aleko'dur o yaşta. Cinsellik daha düşünülürken korkularda boğulduğundan konuşulması imkansızdır. 
İki ayrı koldan akıp giden Ela ve Mehmet'in hikayesi bir postanede Mehmet'in kedisinin sevimliliğiyle birleşir. Ela ve Mehmet'i aynı evde, birlikte yaşamaya başlamış görmek önce meraklandırır. İki bildik insanın birlikte nasıl yapacağını merak ederken Ela'nın tarafını tutacağımızın sinyallerini verir Sevgi Soysal. İmroz Adası'ndaki tatillerini Ela'nın anlatımıyla yaşarız biz de. Ela derinlerde gezinirken Mehmet yüzeyde kalır. Yeni açılan Hilton Oteli'ndeki balayında Adnan'la neden evlendiğini, neden bu gösterişli otele balayına geldiğini sorgulayan Ela, diğerleri gibi geleneksel ilerleyen düzene özlem duyup duymadığını anlamaya çalışır; bir kocaya kadar saklanan bekaret, kocayla usulüne uygun gösterişli bir balayı, yabancı kalınan bir adamla balayı boyunca sevişmek zorunda kalmak, nihayet sınırların içinde olmaktan ayıba bulaşmamaktan mutlu rolü yapmak... Ela bunları atlatarak birlikte yaşamaya başladığı Mehmet'le de istediği derinliğe ulaşamaz bir türlü.
Ela'nın mutsuzluğunu sorguladım kitabı bitirince. 70lerde tehlikeli sularda sorular soran bir kadına 2017'den seslendim çoğu yerde, haksızlık ettiğimi biliyordum aslında. Özgür, kendi halinde, dilediğini yapan, dünden kalan fasulyenin yanına yapacağı pilavı kafaya takmayan, kimsenin boyunduruğuna girip kendinden vazgeçmemiş bir Ela görmek istedim. Ela da Tante Rosa gibi olsun istedim. Ela'nın ve Mehmet'in sancıları bugün hala eksilmeden çekiliyorken ikisine de haksızlık ettim biraz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf