''GIRLS'' VE ''THIS IS US''

Yalnızca iki dizi izliyorum; biri bitti, diğeri de sadece iki sezon olduğu için bitmek üzere. ''Girls''ü işsiz bir dönemde ailemin yanında yaşarken keşfettim. Yüksek lisanstan dönmüştüm, yorgundum, çalışma fikri beni öldürüyordu, bir yandan çalışmam  lazımmış gibi geliyordu. Her sabah sokakların, aceleyle yürüyen iyi giyimli insanlarla dolduğunu görüp nereye gittiklerini merak ediyordum. Nasıl bir ofisleri var, bütün gün ne yapıyorlar? Birileriyle iletişim halinde olmayı özlüyordum sanırım. İş, ne yapıyorsan yap, kapıdan içeri adımını attığın an,insanlarla konuşma zorunluluğu yaratıyor. Bu, çoğu zaman nefret edilen içi boş sohbetlere sebep verdiği gibi bazen gülümseten, iç sızlatan küçük anlar da doğuruyor. ''Günaydın Hüseyin abi, küçük kızın proje ödevini halledebildiniz mi?'' Bu cümledeki projenin ne olduğunu merak ettiğim zamanlar oluyordu. Hüseyin abi ve ailesinin evini, kızının okulunu. Hepsi aynı gibi gelse de bana öyle gelmiyordu. Uzun süreli izolasyon, hayatın ufak ayrıntılarını iyice merak ettiriyor.
O dönemde sabaha kadar okuyup, herkes işe giderken uyumaya başladım. Rüyalarım huzursuzdu. Ne gördüğümü hatırlamıyorum. Yalnızca, ne olacağım sıkıntısıyla uyandığımı hatırlıyorum. Mutlu olacağım bir iş yapmak ama köle olmak istemiyordum. Bakış açım küçülmüştü. Herkesin gittiği yoldan başka alternatif göremiyordum. İnsanlar hata yapmadan, düz bir çizgide sabahı geceye, geceyi tekrar sabaha bağlıyor gibiydi. Hatasızlık tek düzeliği, tek düzelik hatasızlığı getiriyordu. Seçeneksiz, kendine hapseden bir hayat. Bir yerde Girls dizisini gördüm. İlk bölümüyle beni sarstı. Nihayet hata yapan, korkan, bir şeyler isteyen insanlar! Nihayet diye düşündüm izlerken. Bu temiz, pak, kibar konuşup kibar yaşayan iyi insanlardan öyle bunalmıştım ki. Hiç arzuları, gizli düşleri, ihtirasları, büyük hayalleri, korkunç hataları yokmuş gibi davranıp duruyorlardı. Rahat bir nefes aldım. Kısa zamanda tüm bölümleri bitirdim. Uzun zaman sonra ilk defa yalnız değilim diye düşündüm. Aklı karışık, saçma hayalleri ve heyecanları olan, bunların peşinden ciddi ciddi gitmeyi düşünen bir tek ben değilim.  
Şu sıra da ''This is Us'' izliyorum. Tam bir drama. Her bölümde gülerek ağlarken buluyorum kendimi. Hayal kırıklıkları ile sonsuz mutluluklar iç içe. Çocukluk ile gençlik, geçmiş ile gelecek bir bütün. Hayat böyle bir şey. Her şeyi gömmek, tüm kusurları saklamak zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Belki katlanma, sabretme  fikrinden vazgeçip biraz daha konuşsak, saçma şeylerden bahsedip saçmalıkları mümkün kılan bir dünyada olduğumuzu birden hatırlayıversek bu dizilerle avunmak zorunda kalmazdık. Şimdi herkes kapalı, kibar, yaşanır hayatında aynı çizgide yürürken onlardan medet ummaktan başka şansımız yok. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf