Testere, kot pantolon ve sigortalar

Bugün neden burnumun ucuna kadar gelen bir sorunu, sorun büyüyüp çözülmez hale dönüşmeden çözmediğimi merak ettim. 
Bisikletimi almaya eski evin bahçesine gittim. Birkaç aydır yağmurlar yüzünden kilidi paslanmıştı. Güç bela açıyordum. Her açışımda da şunun yenisini alayım artık diyordum içimden. Birkaç gün kilidine dokunulmadan kalınca nihayet kaçınılmaz son gelmiş, dura dura paslanmış. Bahçede bir saate yakın uğraştım. Daha önce apartmanda hiç görmediğim bir amcaya denk geldim. Bisikletin kilidiyle çok oynadığım için hırsız sanmasın diye açıkladım. İşini gücünü bırakıp yardıma koştu. Kilidin pasına sprey sıktı, anahtarı denedi, olmayınca biraz düşündü. Ben bu kilidi yarın testereyle keseyim, dedi. Ben de şaşırarak kabul ettim. Bu kadar büyük bir yardım beklemiyordum. Danlar dünya yansa umurlarında değil görünüp kendilerinden ufak bir yardım istenildiğinde tüm imkanlarını seferber eden insanlar.(En azından benim gördüklerim öyle)
Evde mutfaktaki elektronik cihazlar yüzünden geçenlerde sigorta atmış, dairenin yarısı karanlığa gömülmüştü. Evin içinde şalteri kaldırılacak bir sigorta aradım, tabii yoktu. Apartmanda nihayet sigortaya benzer bir şey buldum, alışık olmadığım bir sistemdi. Ertesi gün, karşılaşınca gülümseyip geçtiğimiz komşunun kapısını çaldık. Evinden bir alet getirdi onu sigortaya taktı, bir şalteri kaldırmaya pek benzemeyen müdahaleler yaptı, sonunda düzeldi. Nedense içimden, ay ben de hiç bilmiyorum ki deyip sıyrılacak gibi gelmişti. Bir anda alet çantalı bir ustaya dönüşmesini beklemiyordum.
Tam ayrılmadan önceki hafta, taşınma şaşkınlığımın üzerimde olduğu bir gün de, başka bir komşuyla kot pantolon mevzusu yaşadık. Apartmanın en alt katındaki ortak kullanılan çamaşırhanede kot pantolonunu kaybetmiş. Apartmanın duyuru panosuna pantolonumu gördünüz mü yazıp biraz da tarif etmiş. Panodaki ilanı görünce, sabah evden çıkarken kot pantolonumun sanki biraz dar geldiğini, geçen gün çamaşırhanede elektrikler aniden kesilince onunkini kendiminki sanıp almış olabileceğimi düşündüm. Eve gidip kontrol ettim, pantolon gözüme bir yabancı göründü. Artık neredeyse onun pantolonunu aldığıma emindim. Notun altına başka bir not yazdım, pantolonu çamaşır odasına geri koyduğumu söyledim, bir de özür diledim. Ertesi gün yazı duyurulardan kalkınca içim rahatladı. Birkaç gün sonra çamaşırhaneye indim, pantolonu üzerinde başka bir notla buldum. Çok teşekkür ederim ama bu benim pantolonum değil, yazıyordu. Alıp etiketine baktım, Markası Mavi, üretim yeri Türkiye. Gülmeye başladım. Bu defa da başkasının olamayacak kadar benim görünüyordu gözüme. Nasıl da  sorgulamadan inanıp pantolonumu başkasına bıraktığıma hayret ettim.
Eve dönünce bir süre daha kendime hayret ederek güldüm. Sonra bu olaylar zincirinden, zihnin bir şeye inanınca kendine kanıtlar üretebildiği sonucunu çıkardım. Bir şeye  inanınca (mantıklı ya da mantıksız) gözümüzün önündekini göremez oluyoruz, bütün duyu organları zihne hizmet ediyor. Şimdi bile, pantolonu gözlerimle gördüğüm halde onun kesinlikle komşu kadına ait olduğunu düşünebildiğime inanamıyorum. 

Son zamanlarda peş peşe tecrübe ederek öğrendiğim şey,  ne düşündüğümüzün, ne gördüğümüzün ve neye inanmaya hazır olduğumuzun bütün duyularımızı etkilediği, hatta bazen manipüle ettiği. 
Bir diğeri de, kaza geliyorum dediği halde kazayı yok saymanın kaçınılmaz sonu engellemeyeceği. Ama bunun illa kötü bir şey olması gerekmediği de. Bazen kurtulmak için kesin bir son gerekir. 
Aylardır atmadığım kilitten testere ile kurtulmam gerekiyormuş demek ki. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf