Herkes lider olamaz

 



Yöneticim iki sene önce  Christmas zamanı '' Nasıl Yönetilir'' başlıklı, pahalı görünen bir kitabı evime sipariş etmişti. Kitaba şöyle bir bakmış, ön yargıyla kitaplığın bir kenarına sıkıştırmıştım. Bir işte iyi olacağım diye karakterimden uzaklaşacağım bir takım stratejiler öğrenmeyi yüzeysel buluyordum. Bu tarz kitaplara karşı hala önyargılıyım.

Ama son zamanlarda, iş yerinde liderlik özelliği olan kimselerin yaptığı ve birbirine çok benzeyen hamleleri gözlemlemeye başladım. Bunca ortak özellik olması şaşırtıcı geldi. Sanki işe yarayan bir yol öğrenmiş, bu yolu tekrarlıyor gibiler. Üzerine biraz kafa yorduktan sonra, iki yıldır yüzüne bakılmadan rafta bekleyen kitaba bir göz atmak istedim. Muhtemelen bilinçli şekilde böyle kitaplar okuyorlardır, her şey tecrübe ya da tesadüf olamaz.

Birkaç saat içinde atlaya atlaya kitabın yarısına geldim. Bazı bilgiler aşırı sıkıcı ve yüzeyseldi. İnsanları belirgin karakterlere koyup bir şema çıkarmamız, bu şemaya göre nasıl bir liderlik tarzı belirlememiz gerektiğine karar vermemiz gerekiyor vs. Ama bazı mesajlar da çarpıcıydı. Benim gözlemlediğim iyi yöneticilerde hemen panik olmama, olsa bile bunu dışarıya yansıtmama, en yoğun anlarında bile liderlik ettiği insanlara zaman ayırma, onların konuşma taleplerini geri çevirmeme özellikleri var. Ki bunların varlığı bile çoğu çalışanı iyi hissettiriyor. Çünkü insanlar bazen sadece lider konumundaki kişinin kendilerini dinlemesini, zaman ayırmasını istiyor ve bununla çoğu zaman yetiniyorlar. Böyle açık, kucaklayıcı bir tavır gördüklerinde gardları düşüyor, problemin çözülüp çözülmemesi ile artık o kadar da ilgilenmiyorlar. Kendi dertlerini açıklayabilmiş olamaları ve verdikleri geri dönüşün hesaba katılacağına dair bir güven hissetmeleri yeterli. 

Uzun vadede talep edilenler hızla değişmiyor tabii, bazen hiç değişmiyor. Yeterli kaynak yok, sistemsel sıkıntılar var vs. Ama aynı iş ortamında yıllarını geçirmiş bir çalışan değilsen zaten nasıl aynı problemlerin benzer etkinliklerde tekrarlandığını ve bunları çözmek için sağlam adımlar atıl(a)madığını görmüyorsun. Görenler de artık böyle taleplerle gelmiyorlar zaten.

O yüzden dinlemek, iyi ki bunları paylaştın deyip teşekkür etmek ama panik olamamak ve hatta belki o konuşmadan çıkar çıkmaz paylaşılanları unutmak, duygusal yükünü taşımamak önemli. Profesyonel bir lider duyguları dinler, takdir konuşması yapar ancak o kadar da ciddiye almaz. Otuz saniyede bir duygudan diğerine geçmeyi başarabilir. Her görüşmeyi, her toplantıyı, bir saat öncesinin derin ve yorucu kararlarını bir saat sonraya taşımaz. Ki bu bile bana insanüstü bir özellik olarak görünüyor.

Bu herkes lider olmayı öğrenebilir diyen pahalı kitabı okudukça eskisinden daha fazla şüpheye düşüyorum. Bu kadar anı yaşayabilen bir insan olmayı becerebilseydim zaten muhtemelen şu an bir yoga kampında insanların hayatını değiştirecek eğitimler veriyor olurdum. Kendimle ve karakterimle ilgili bu kadar 'profesyonel' kararlar almaya hazır değilim. İnsanların hisleri, yaşadığı tecrübeler beni etkiliyor. Üzerine düşünüyorum, dertleniyorum hatta bazen rüyalarıma giriyor. Bu seviyelerde başkalarının iyiliğini ve rahatını umursayan biriyken, aynı ekipte olduğum bir arkadaşım benimle işte yaşadığı kötü bir tecrübeyi paylaşacak, ben de dinleyip, hatta belki dinliyormuş gibi yapıp hiç etkilenmeyeden hayatıma devam edeceğim. Yarım saat sonra başka bir sorun, başka dertler kapımı çalacak. Onları da kollarımı açıp yüzümde dingin bir ifade ile dinleyip çok önemli bir yerlere not ediyormuş gibi yapacağım. Ama unutulup gidecek. 
Duygusal olarak etkilenen insan değişim yaratan, soruna çözümle gelen, duyarlı olabilen lider değil midir? Ama her şeyi dert ederse lider olamaz. Belki de cidden herkesin lider olması gerekmiyordur. Belki insanları kendi haline bırakıp kendi eşsiz karakterleriyle olmak istedikleri kadarını olmalarına izin vermeliyiz. Herkesi sen de bu adımları takip edersen lider olmaya biraz daha yaklaşabilirsin diye kandırmamalıyız.

Yani sonuçta herkes de lütfen lider olayım diye yanıp tutuşmuyor. 

Yine de kitaba bir göz attığım için pişman değilim. En azından artık eleştirmeye hakkım var. 


görsel:  https://www.rosiemadeathing.co.uk/shop/  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf