'Brasserie' lerimiz , 'Patisserie' lerimiz

her köşe başında brasserie ve patisserie lere rastladığımız ve bunların Anadolu şehirlerini de sarmaya başladığı son yıllarda bu durum aslında hayatımızı ne kadar zorlaştırıyor birazdan gözler önüne sereceğim.
Öncelikle bu güzel, sofistike kelimelerden beklemeyeceğimiz bir hamle;   patisserie pastane, brasserie de birahane demek, bu gerçekle yüzleşip yolumuza devam edelim.

'Dandik fırına bile patisserie yazmışlar' diye önünden geçerken alay ettiğimiz yerlerle dolmaya başladı sokaklar. Girip bir simit, bir çikolatalı kek alacaksın mesela, ''patisserie''nin kapısından giriyorsun ya 
bir kasılıyorsun. Basbaya kek duruyor orda, kek deyince vermiyorlar  da '' muffin '' mi diye soruyorlar.
Başka keke benzeyen bir şey de yok halbuki. Fiyatlar tabi ki gereksiz pahalı. Aldığın 'muffin'in değil patisserie'nin parasını ödüyorsun aslında. Mahallenin pastanesinde 1 liralık şey patisserie de 4 lira. Tamam daha lezzetlidir, malzemesi iyidir diyelim, olsun 2 lira., diğer 2 lirayı sen patisserieyi tercih ederek gözden çıkarmış oldun. 

Fransızca kökenli bu sözcükler kendi memleketinde de kelimenin tam anlamını karşılamıyor tabiki. Benim bildiğim kadarıyla Fransa'da brasserie ler bir çeşit restaurant. Özelliği belli saatlerde yemek servisinin olması o saatlerin dışında gittiğinizde istediğinizi yiyememeniz bazen de hiç yiyecek bir şey bulamayıp bir şeyler içip kalkmanız. Mesela öğlen 4te gidersen öğlen yemeği geçmiştir, akşama da daha vardır. İşinin ehli bir garson gelir, mönüden şunlar şunlar var diye gösterir. Ana yemek kategorisinde olmayan bir şeyler seçer, hazırlanması için de uzun süre beklersin. Kaliteli, pahalı, lezzetli mekanlardır. 
O yüzden yaş ortalaması 30dur belki. Bunu şu an varsaydım. Öyledir herhalde.

Bizde de her mekan illa brasserie olacağım, müşteri kitlemi kaliteye değil brasseriede içme-yemek yeme durumuna para vermeye hevesli insanlardan oluşturacağım diye çırpınan bir kesim var. Bu brasserie'lerin çoğu bildiğimiz üniversite gençlerinin takıldığı genelde yemek de yemeyen içmeye gelmiş insanlarla dolu 'pub' lar aslında. Neden pub demiyorlar da brasserie diyorlar. Bence 'pub' anglosakson bir kelime olduğu  ve frankofon olan brasserienin yanında ciddiyetsiz kaçtığı için pek kullanılmıyor. Yine böyle yerlerde görece pahalı hesaplarla karşılaşacağınızı tabi ki biliyorsunuz. 

Bilmiyorum şehrin modern bir yüze kavuştuğundan bahseden insanlar bu mekanlarla mı tatmin oluyor. Şahsen Starbucksta da her seferinde 'hot chocolate' mı? 'tall' olsun mu sorularından bıkmış biri olarak bu özentilikler siparişimi ingilizce veriyorum, fransız havasında kaliteli mekanlara gidiyorum tripleri bitsin istiyorum.
Ver bana ordan bir büyük boy sıcak çikolata kardeşim, biz senle bilmiyor muyuz birbirimizi, hangi şartlarda yaşayıp evlerimize nasıl döndüğümüzü. 
Kısacası istiyorum ki fırıncı mehmet amcalar, iskele birahaneleri öyle kalsın. 
İstiyorum ki kimse patisserie brasserie deyip fiyatlarını yükseltme çakallığında olmasın.
  

Şon olarak da yaşasın Mustafa Jean's coffee ve yaşasın Mustafa amca!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf