'Markete kim gidecek oyunu'- Yalnız Yaşamak

Yalnız yaşamanın milyon tane güzel yanı var. İstediğin kadar dağınık olabilirsin, keyfin gelince temizlik yapar birlikte yaşadığın insanın sana yüklediği dolaylı sorumluluklardan uzaklaşırsın. Faturaları ödeyelim artık diye baskı yapan, yemek yeme alışkanlığına , uyku saatlerine  karışan biri yoktur.
Bunlar başta rahatlatsa da zamanla birinin eksikliğini hissetmeye başlarsın. 

Mesela bugün.
Çok geç uyandım, hava soğuk, karnım acıkacak birazdan. Evden çıkmak istemiyorum. Yağmur da yağacak gibi, fazla bir hüzün var dışarıda. Kendimi bu depresif  havadan korumam lazım.
Böyle zamanlarda imdadıma 'markete kim gidecek oyunu' yetişirdi. Farklı zamanlarda farklı kişilerle oynadım ama kurallar aynı. Son ana kadar pes etmeyerek argümanların en saçma hale gelinceye kadar iknaya çalışacaksın. Kazanan hiç belli olmaz. Tamamen kişilerin o günkü direnebilme kapasitesine bağlı.

Çok ciddi başlıyor her şey:  
Ben,  yataktan çıkamama nedenlerimi sıralıyorum :  moralim bozuk, enerjim yok, karnım ağrıyor, hava iyice moralimi bozuyor... Markete sen git bugün.
O,  kendi isteksizliğinin nedenini açıklayarak  ikna sürecini başlatıyor: Ben de senin aksine çok erken uyandım, şimdiden yorgunum, , hem hava sana kötüyse bana da kötü allahaallah .. Sen git.
- Sen gidersen ben de yemeği yaparım
- Yemeği ben de yaparım önemli olan market
- Nasıl ya ? yemek daha zor!  Ben daha zor olanı kabul ediyorum sen sadece 5 dakikanı harcayacaksın.
- benim karnım o kadar aç değil daha bir iki saat daha dayanırım. (Burada pis pis sırıtarak avantajlı konuma geçiyor, kendi konumunun güçlendiğinin farkında, güne başlayabilmesi için bir şeyler yemek zorunda olanın ben olduğumu hissettiriyor) 
- Dün ben gitmiştim. 
- Yemeği de ben yaptım. 
- Bugün gidersen bir ay temizliği hep ben yaparım
- Ya banane kızım ben zaten temizlik yapmıyorum. 
- Evet dimi , temizlik yaptığını gören olmadı henüz, neden yapmıyosun? Tamam madem  bir ay daha temizlik yapmamana göz yumarım.
- Bunun pek bağlayıcılığı olmadı. (işte burada  kazanmaya bir adım yakın hissetmeye başladı)
- Ya bi' markete gideceksin kırk yılda bi' şey istedik, karnım ağrıyor diyorum.
- kırk yılda birmiş!. Marketin yolunu unuttun be! en son gittiğinde ekmek 25 kuruştu. Pardon hatta 1 milyondu, eski para diyorum bak. 
-  bi' kere daha gidiver n'olcak. Hem sen giyiniksin , benim hazırlanmam uzun sürer.

Bu arada neredeyse hava kararmaya başlamış, ikimiz de  markete gitme konusuna sıcak bakmaya başlamış oluruz. İlk hamle ondan gelir
- Tamam madem bu sefer de ben gidiyorum ama gelince her şeyi sen hazırlarsın
- (  kocaman bir zafer gülümsemesi)  Sen gel de bakarız.
Bu seferlik market kazananı ben olsam da yemek sürecinın daha sıkıntılı geçeceğini bildiğim için kaytarmanın yollarını arıyorum. Dönünce biraz daha diretseydin gitmeyi kabul edecektim itirafımı yapacağım. O da 'ben marketi her türlü yemek yapmaya tercih ederim, sen inatlaştın diye uzattım ' diyecek. 

İşte yalnız ve karınağrılı depresif bir öğleden sonra, ikna etmeye çalışacak biri olmadan tıpış tıpış markete giderken  özlediğim tam olarak bu. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf