Vendée - Pays de la loire /Fransa

 Seyahat konusunda beni en çok rahatsız eden , eğer bilen biriyle ya da çok heveslilerle berabersem tüm akışı onlara bırakıp her şeyi uzaktan izlemem. İster istemez kendimi bilen ellere teslim ediyorum. Sonra döndüğümde haritada nereye gittiğimi gösteremeyecek durumda buluyorum kendimi:  ''İşte deniz kenarında, plajlı falan bir yerdeydik, küçük bi' köyden hemen sonraydı hatta''. Resmen utanç kaynağı. O yüzden bu defa Mathilde'in çocukluğunu ve lise hayatını geçirdiği kasabaya gideceğimizi bildiğimden neredeyiz, hangi güzergahtan nereye gideceğiz diye bir sürü soru sordum. O da evini merak eden birilerinin varlığına sevinerek gazete üzerindeki küçük bölge haritasında  güzergahımızı  çizerek gösterdi .Küçük çocuk heyecanıyla dinleyip hepsini aklımda tutmaya çalıştım.


Mathilde diyor ki: Biz şimdi 35teyiz (Rennes) 85 deniz kenarına doğru gideceğiz. Yani Bretagne bölgesinden Pays de la Loire'a geçiyoruz. 
Bir hafta sonra 'gezelim görelim' ekibimizle güzergahına hakim olduğum Vendée seyahatine başladık. Sürücü koltuğundaki Mathilde her seferinde küçük çığlıklar atarak sağdaki önemli ormanları, soldaki tarım arazilerini, bazen akrabalarının yaşadığı evleri  heyecanı her seferinde artarak anlattı. 
Ben de arka koltuğun cam kenarında yeşilli grili fotoğraflar yakalamaya çalıştım.
Bu sefer olması gerektiği gibi ocak ayı soğuğu vardı. Her taraf gri ve yağmurlu... Hatta öyle garip bir yağmur vardı ki böylesini görmemiştim. Bazen saatlerce hiç durmadı, sonra bir yarım saat diner gibi yapıp tekrar ama seyrek yağmaya başladı. Buranın insanı da yağmurdan bıkmış. ''Çok yağıyor İstanbul şimdi ne güzeldir değil mi?'' diyorlar.
Aslında Vendée'nin ve şu plajların başka bir önemi daha var bizim için. Şu sıralar Fransa'da ''Lulu femme nue'' (Lulu çıplak kadın) diye bir film gösterime girdi. Film bu kasabada geçiyor (sanırım sonbahar aynen böyle gri çünkü)  hatta afişi bu fotoğraftaki plajda çekilmiş. Bizim Vendée'ye gitme kararımız da filmle başladı diyebiliriz. Önce trailer'ı gözümüze çarptı başka bir filmi izlemeye gittiğimizde. O sırada Mathilde yine sessiz çığlıklarıyla : ''Ama burası benim doğduğum yer, benim hayatım burda geçti!! Film çekmişler!'' diye haklı şaşkınlığını yaşıyordu. Filme de çok konsantre olamadığını söyledi çıkışta. Heyecanı dinmemişti. Hemen orada plan üstüne plan yaptık :oraya gitme, filmin çekildiği sokakları görme, belki kasabadan filmin kadrajına bir şekilde girmiş üç beş figüranla tanışma ve tabi ki Mathilde'in çocukluğunun geçtiği evde kalma gibi...
Şiddetli yağmur aralarında her daim açık olarak beni çok şaşırtan PMU'lere giriyoruz. Bu konsept ; bar, tabac (sigara satılan yer), oyun, at yarışı, hediyelik eşya satımı gibi çok amaçlı kullanılıyor. Bana söylediklerine göre genelde 50 yaş üstü içmeyi seven yalnız adamların takıldığı yerlermiş. Zaten girer girmez anlaşıldı. At yarışına konsantre olmuş amcalarda kim bu turistler bakışı vardı..Son birkaç ayda küçük kasabalarda çok PMU gezdim. İlerleyen günlerde 'yalnız adamlar, oyun ve içki bağımlılığı' tadında bir konuyla geleceğim.

Son olarak filme değinip bitireyim. Lulu Femme Nue bir fransız komedi -dramı. İş görüşmesi kötü geçen bir kadın kocasını ve üç çocuğunu bırakarak evine dönmekten vazgeçiyor. Herhangi bir projesi olmadan özgürce birkaç gün dolandıktan sonra kendi gibi yaşamın kıyısında insanlara denk geliyor: ölmekten sıkılan yaşlı bir  kadın, patronu tarafından taciz edilen bir işçi. Bu tanışmalar Lulu'ya uzun zaman önce kaybettiği kendini yeniden tanıma fırsatı veriyor. 
PS: film açıklaması çok kuru oldu farkındayım. Henüz izlemediğim için çevirip yazdım. İzledikten sonra iki üç cümle samimi fikir eklerim


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf