''Villa ocupada'': Mao, Coca Cola ve şiiri biraraya getiren en renkli bina

Villa Ocupada,  Nantes'ın merkeze yakın bir mahallesinde 2015'te yıkılıp yerini yeni bir yapıya bırakacak terk edilmiş bir bina . Ama Nantes'ta hiçbir bina terk edilmiş duramaz,  şehrin ruhuna, yaratıcılığına aykırı. Hemen bu binayı da değerlendirmek isteyen birileri çıkmış ve belediyenin de desteğiyle Kolombiya, Meksika, İspanya, Fransa gibi sekiz farklı ulkeden gelen 19 sanatçı bir ay boyunca  bu 3 katlı binada özgürce duvarları boyamaya, odaları yeniden tasarlamaya ve her biri kendi tarzında renklendirmeye başlamışlar. Bir ayın sonunda bina ziyarete açıldı ve şu an Nantes'ın en popüler mekanlarından biri.

Amaç Meksika'da 20.yüzyılın başında yaşanan devrimin devamında ortaya çıkan duvar sanatının  (ingilizcede  ''mural art'' , fransızcada ''muralisme'') ruhuna uygun renkli ve büyük bir fresk yaratmaktı. Aslında mural sanatına hepimiz bir yerlerden aşinayız, benim aklıma ilk önce doğal olarak Frida Kahlo -Diego Rivera aşkını merkeze oturtarak , Meksika'yı, devrimin sosyo-politik etkilerini gösteren ''Frida'' filmi geliyor. Oldukça acılı ve iki sanatçının da yaratıcılığını besleyen bu ilişkide Meksika'nın en önemli duvar resimlerini yapan Diego ile bu sanatı tanıdık. Hatta Diego 1930larda öyle ünlenmişti ki Rockefeller şirketinin duvarı için Newyork'tan iş teklifi aldı. Binanın duvarının küçük bir kısmına Lenin'i çizdiği için Rockefeller Central murali 1934'te yıkıldı. 

Villa Ocupada'nın üç katı da farklı sanatçılara ayrılmış, ortak yanları hep rengarenk olmaları.


Buenos Aıres, Arjantin 




Binada muralizmin ruhuna uygun sosyo politik mesajlar sık sık karşımıza çıkıyor. 










Khalil Gibran (Halil Cibran), Lübnanlı şair ve ressam. 1883'te Lübnan'da doğmuş 1931 de New York'ta vefat etmiş. Duvarda 26 şiirlik ''Le Prophete'' (Peygamber demek ama  kitabın türkçe çevirisinin adı  Nebi) eserinden bir alıntı var.
Yukarıdaki şiirin türkçesi şöyle:
''Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı ve uçtu gökyüzüne doğru. Yükseldikçe daha ve daha, büyümeye başladı daha da. Önce bir kırlangıç gibiydi, sonra tarla kuşu ve kartal, sonra bir bahar bulutu misali genleşti, en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.
Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı , uçtukça büyüdü, çoğaldı, oysa yüreğimi hiç terk etmemişti''


Binanın en etkileyici odası şüphesiz Mao, kırmızı kitap ve Coca Cola temalı bu oda. Kırmızı hem devrimi hem de Coca Cola'yı simgeleyebiliyor ama bugün sanırım her şeyden çok Coca Cola'nın rengi. 









Özgürlük, Liberté, Libertad, Freedom!!


Binadan çıkarken sanatın sokakta, özgür ve renkli olanını ne kadar sevdiğimi bir kere daha fark ediyorum. Herkesin içinde dolup taşan cümleler ve renkler var. Neden bunlar terk edilmiş ve yıkılacak bir binada şehrin sokaklarında yürürken değişik bir şeyle karşılaşmak isteyenlerle buluşmasın? Güzel, küçücük bir fikir şehri sanata doyurmaya yetiyor bazen. Bizde yapsak keşke diyorum, şehirde gezinirken rengarenk binalarla karşılaşıp saatlerce içinde kaybolsak...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf