Kırmızı Balıklardan Biri

36 yaşındaki bir adam, Guylain Vignolles'ün etrafında dönen bir hikaye bu kadar yaratıcı karakterlerle ve sevimli halde anlatılabilir miydi bilmiyorum. Yazarın RFI radyosunda röportajını dinledim; amacım saklı kalmış, bahsedilmeyen karakterlerden bahsetmek ve bir alışveriş merkezinde 'tuvaletçi' bir kadının yazmayı sevebileceğini, bir bekçinin tiyatro sevebileceğini göstermekti diyor. Hep aynı şeyleri okumaktan bunalmış, klasik aşklar, büyük evler ve bitmek bilmeyen hırslarla çevrili bir dünyada Guylain'in kırmızı balığı gibi birbirine benzeyen binlerce balıkla kendi halinde hayatta kalmaya çalışırken bir masal dinler gibi okudum bu romanı. 

Guylain'in ve Julie'nin patron nefretini, edebiyata duydukları aşkı, Guylain'in kitapları yok ettiği işine katlanabilmek için banliyö treninde makineden kurtardığı sayfaları okuduğu seanslarına bayıldım. Kendimi kitaptaki sıradan kırmızı balık gibi hissettiğim her gün Julie gibi yazmaya, tüm nefrete ve dünyanın dört bir yana saldığı korkulara inat mutlu olacak bir şeyler bulmaya çalışacağım. İşte kitap gecenin köründe böyle toz pembe gözlük etkisi yaratıp, sayfalara sarılarak uyuma isteği doğuruyor.



''İnsanların, sizden genelde tek bir şey istediği gerçeği çok çabuk dank etti kafama: İnsanlar sizden, onlara kendi görmek istedikleri imgeyi göndermenizi bekliyorlar. ''

''Nasıl olursa olsun, bir umumi tuvalette çalışıyorsanız, taşınabilir bilgisayarınızın klavyesine  basıp günlük tutmanız kabul edilemez. Sizden beklenen, sadece sabahtan akşama kadar krom kaplı muslukları silip parlatmak, ovmak, kazımak, kabinlere yeni tuvalet kağıtları koymaktır, başka bir şey değil. Tuvaletçi kadından temizlik yapması beklenir, yazması değil.''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf