Et si tu n'existais pas

Et si tu n'existais pas
Dis-moi pourquoi j'existerais
Pour traīner dans un monde sans 
Sans espoir et sans regret
Et si tu n'existais pas
J'essaierais d'inventer l'amour
Comme un peintre qui voit sous ses doigts
Naītre les couleurs du jour
Et qui n'en revient pas
Bu şarkıyı ilk dinlediğimde, demek geçmiş zaman böyle çekiliyor, amma zor dil diye düşünmüştüm.  Çile bu çile dedim  sık sık. Anneme dedim, sevgilime, babama, kendi kendime konuşurken yanımdan geçen adama. Beni neyle sınıyor,nasıl bu  dili sular seller gibi bilmemi istiyorlardı. İçimden sürekli küfrediyordum. (Ama içimden.) Sorulara madame diye cevap veriyorum. Madame şöyle oldu, madame böyle oldu.  İki hazırlık hocamız vardı, Martine ve Corine. Martin diye okunan Martine'in kadın olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğramıştım. 
Ders aralarında, bu en basit cümleleri anlamaktan aciz olduğumuz dilde sosyolojiyi, ekonomiyi ve tarihi nasıl olup da anlayacağımıza akıl erdiremiyorduk. Fiil çekimlerini ezberlemeye çalışmaktan müziği duyamıyordum.
Bu şarkıyı 2007'den beri defalarca dinledim. Pek çoğu Joe Dassin'den. Havuz başında Elena ile, gece yıldızların altında yapayalnız, birinin elini tutarak, birinin elini hiç tutmadan. Yıllar sonra sözlerinin anlamı üzerine düşündüm. Her gün yazmaya heves ettiğim, şiir okuduğum günlerdi. Diyordu ki, sen var olmasaydın söyle bana ben nasıl var olurdum. Kollarının altında renklerin doğuşunu gören bir ressam gibi aşkı yaratmaya çalışırdım. 
Fazla romantik geliyordu bu cümleler. Bana göre değildi. Havuz başında bir Rusla ve yarım yamalak Fransızca bir aksanla bağıra bağıra söylemesi zevkliydi. Romantizmi içten içe hep aşağıladım. Dostoyevski okuduğum günden beri gerçekçiyim. Ve Cemal Süreya'nın dediği gibi, ''Dostoyevski okudum o gün bu gündür huzurum yok''
Yine de bir yanım merak ediyor. Joe Dassin bu şarkıda sen olmasaydın ben bu dünyada bir noktadan fazlası olamazdım derken gerçekten öyle mi hissetmiştir? Yazar burada benim tatmadığım hangi duygudan bahsetmektedir? 
Bazı duyguları bilmemek daha iyi. Hayat, o ya da bu olmasa da benzer bir hayat. Bazen adrenalini biraz daha yüksek, bazen durağan. Ama aynı. Bu aynılığın arasında bir farklılık var mıdır. Kalbim Joe Dassin' e katılmak istiyor,aklım doğru cevaplara hakim. Doğru cevapların peşinden koşuyorum. Bu şarkı bana şimdi nerede ne yaptığını bilmediğim Elena'yı hatırlatıyor. Onunla bacaklarımızı suya sokmuşuz, yaz sıcağında Bordeaux şarabının baş döndürücü etkisindeyiz. Joe Dassin'ı tanıyor musun diye soruyor bana. Gülüyorum. Geçmiş zamanlı fiil çekimleri geliyor aklıma. Evet diyorum. Söylemeye başlıyor, bir yandan beni süzüyor. Nerede olduğumuza aldırmadan kendimizi şarkıya teslim ediyoruz. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf