Kuala Lumpur- Malezya

Malezya'ya 2019'un Mart ayında gittim. Güney Doğu Asya'ya ilk gidişim, en uzun uçak yolculuğumdu. Avrupa'dan farklı bir yer görme arzusundaydım ne zamandır. Farklı olacağını da biliyordum. Eve kafa karışıklığı ve hayranlık hissiyle döndüm (en çok kafa karışıklığı)
İkiz Kuleler, en uzun ve en çok turist çeken binalar. Etrafı AVM dolu. Tek ve en fazla yeşillik de yine bu havuzlu meydanda. Beton, gökdelen, dev ağaçlar ve yeşillik iç içe. Bu görüntü şahit olduğum Malezya'yı özetliyor. 
Akşam olunca meydandaki dev havuzda müzikli ve ışıklı bir şov başlıyor. Şovun başlama saatleri belli. İnsanlar ona göre alışverişlerini bırakıp havuz başındaki yerlerini alıyorlar. 


Aynı zamanda böyle dev ağaçların olduğu bir meydan. Kökleri topraktan fışkırmış. Muson yağmuru şaheseri. İnsan kendini fantastik bir filmde zannediyor. Sanki o koca dal ayaklardan biri biraz aralanacak ve ben yalnızca ağaçların ve hayvanların olduğu bir dünyada buluvereceğim kendimi.

Dev ağaçlı parkın içinden geçip yürüyüş yolunu takip edince bu meydan havuzu çıkıyor karşımıza. Hava 40 derece olduğu için çocuklar suda. Erkekler çıplak, kızlar baştan aşağı örtülü. (Turist, yani sarışın kız çocukları hariç). Basamaklarda oturmuş etrafı izliyordum. Hemen yanımda bir ağaç altında, kara çarşaflı dokuz yaşlarında bir kız, siyah takkeli on sekiz yaş üstü görünen bir erkekle tartışıyordu. Abisi olduğunu düşündüm. (Umarım öyledir). Kız havuzu işaret ediyor, çarşafını çıkarmakta ısrar ediyordu. Elinde yine baştan aşağı kapalı mayosu vardı. Ama abisi ısrarla başka bir yeri gösteriyordu. Sonunda anladım, kız arkadaşlarına yetişebilmek için çarşafını ağacın altında abisi havluyla onu örterken değiştirip haşemasını giymek istiyor, abisi izin vermiyor, arkada kapalı bir alana gitmekte ısrar ediyordu. Kız uzun süre direndi, abisi geri adım atmadı. Kız sonunda ağlamaklı halde abisinin önünden gösterdiği yere yürüdü.

Sokakta, metro ve otobüs duraklarında bu işaretlerden var. Kadınla erkeğin öpüşmesi yasak. Diğerleri şansını deneyebilir. 



Yine aynı yerde, hayatımda gördüğüm en lüks AVM'nin girişinde Delirium Pub var. Kapıdan girince krallar gibi karşılıyorlar. İçerideki herkes turist. İki adım ötede Müslüman yerel halk şeriat sebebiyle ahlak polisi gibi gezen birtakım zabıtaların sıkı denetimindeyken turistlere her şey serbest. İstedikleri gibi giyiniyorlar. Aşırı sıcaktan ve nemden başka türlüsü mümkün değil zaten. Bu iki uçlu yaşama herkes alışmış. Aşırı lüksün içinde aşırı kapalı olmak, bir adım ötede turistler özgürce Avrupa'dakine benzer bir  hayat yaşayabilirken, senin kadın erkek aynı sırada bile bekleyemiyor olman kimsenin umurunda değil gibi. 
Çocuk havuzunda erkeklerle birlikte havuza giremeyen kız barda özgürce içen turist kadınları görünce ne düşünüyordur acaba. Ya da şort tişört gezenleri. Göz görmeyince gönül katlanıyor olabilir ama ya göz görünce?






Daha önce bir benzerini görmediğim için dev ışıklı binalardansa Budist tapınaklarını sevdim. Bunun adı Thean Hou Temple. Çin Budist tapınağı. Kapının önünde adak adayıp içeriye ayakkabılarını çıkararak giriyor, yerdeki minderlere diz üstü çöküp dua ediyorlar. Tertemiz ve rengarenk. İbadet edenler sessiz ve birbirine saygılı. Sakince sıralarının gelmesini bekliyorlar. 
 Burası tapınağın arka bahçesi. Klasik bir Çin evi böyle olurmuş önceden.





Bu da Hindu tapınağı. Kapıda iki görevli bekliyor. Ayakkabını çıkar, uyarısı yapıyorlar. Yanda galoş satılan bir yer var. İçerisi Budist tapınağına göre daha karışık, biraz da kirli. Yalın ayak dolaşayım hissine kapılamıyor insan. Sarıklı ve vücudunun bir kısmı örtülü Hintli erkekler var. Hint fakiri deyince aklımızda canlananlar gibi. Renkli tanrılarına adak adıyorlar. Birçoğu da köşede öylece oturuyor, belki bu da bir ibadet şeklidir. Sunaklar taze yiyecek dolu. Ben içerideyken tek bacağı olmayan bir Hintli elinde yiyecek dolu tabakla geldi, tabağı sunağa bıraktı, dua edip ayrıldı. Diğer turistler gibi ben de akşam olunca bu yiyeceklere ne oluyor diye düşünmeden edemedim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf