Alelacele

Evden çıkmıyorum. Dışarının soğuğu, kalabalığı beni korkutuyor. Bizim sokağın dar yokuşundan inerken ayaklarım kayacak diye tedirgin olacağım. Haydi onu başarsam, ardından dik bir yokuş tırmanmam gerekecek, nihayet on beş dakika bunlara katlanırsam düz yolda yürümeyi hak edeceğim. 
Çarparak geçecekler yanımdan düz yolda. Alelacele. Bu lafın tüm hayatım olacağını tahmin eder miydim? 
Elleri kollarına karışarak, kırmızı bir suratla, zihninin düşünmesine dahi fırsat vermeden konuşmaya çalışır Alelacele. ''Hani şey işte....adını sen söyle'' Söylemeden bakarım suratına dik dik. Telaşla çırpınan gözlerini, sarkmış kırmızı yanaklarını incelerim. Alt dudağım çarpılır gibi gelir o sırada, düzeltmeye çalışırım. Alelacele'ye duyduğum öfkenin suratımda belirmesini istemem. 
Kafası karışık, cümleleri pazar yeri gibidir. Bir ton insan aynı anda konuşuyormuş gibi bakar gözleri nereye gideceğini şaşırarak. Nihayet beni seçer. Orada olduğumu kavrar. Bienalde karanlık odaya monte edilmiş üç ekranlı videoyu izler gibi izlerim onu. Gözüm ekrandan ekrana kayıp sonunda tek bakışta bütünü görmeye alışır. 
Gördüğüm bütün, beni hayrete düşürür. Diğerlerini durdurmak isterim yol ortasında; gördünüz mü diye haykırmak... Bir tek benim dudağım çarpılır.
Arabaların sabırsız kornaları, dükkan önü bozuk kaldırımları, annesini çekiştirerek üzerime üzerime yürüyen çocuklar yetmez gibi aklıma bir de o gelir.
Dün gece rüyamda tavukçudaydım. İki masalı tavukçunun giriş kapısı masalara göre aşağıdaydı. Tepemde kalan masada oturan geçmişimin hayaletlerini inceledim. Tavuk kanat yiyen ağızları yağlı değildi. İçecek dolabı olması gereken dolap kat kat tatlı doluydu; çilekli kremalı, süslü tatlılar... Dolapta telaşla şimdi ne olduğunu bilmediğim bir şey arıyordum. Masadakiler laf attı: ''Bize gelmiyorsun artık'' dedi biri, ''Neden aramadın? '' dedi diğeri. Ezildim karşılarında. Onlar gibi gülemiyordum çünkü; ağzımın çarpıldığını görüyorlardı. Eveleyip geveledim. Suratım kızardı, dilim düşüncemden hızlı konuşmaya çalıştı. Beceriksiz bir Alelacele'ye dönüştüm. 
Rüyalarıma bile sızıyorlar işte. Evden çıkmıyorum. Soğuktan çok, karşıma çıkacaklarından korktuğumdan. Kara bir mizaha dönüştü hayatım. Pencere kenarına, mutfak masasına sıkıştı. Üzerime esti dışarının soğuğu açık pencereden. Onlardan uzakta, rüyalara yattım.


Görsel kaynağı: http://www.boxinaboxidea.com/en/post/erhan-cihangiroglu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf