Untamed (Evcilleşmemiş)

Bu sıralar kişisel gelişim kitabı sanıp önyargıyla yaklaştığım, karşılıklı otursak saatlerce dinleyebileceğim ve muhakkak her dediğine kafa sallayacağım bir kadının kitabını okuyorum: Untamed
Bu kitabı tanıştığım andan itibaren cesaretine ve özgürlüğüne hayran kaldığım Fransız bir yazar arkadaşım önerdi. Önce ev arkadaşım okudu. İkisi hararetle tartışırken büyüsü bozulmasın diye dinlememeye çalıştım. İkisi de sevdiği için önyargım kırıldı, aşağı yukarı hepimizin konuşup durduğu şeyden bahsettiğini anladım: Başkalarını mutlu edeceğim diye uğraşmayı bırak. Bu cümlenin kendisi yazarın anlatmaya çalıştığını iyi ifade edemiyor bana göre, yüzeysel kalıyor. 
Kitap otobiyografik. Bunları söyleyen kadın, kırk yaşında, üç çocuklu ve evliyken başka bir kadına aşık olduğunu fark etmesiyle radikal bir dönüşüm sürecine giriyor. Aslında fark ediyor ki heteroseksüellik, toplum standartlarına uygun bir aile kurması, evlenmesi ve çocuklarının mutluluğu için evliliğini sürdürülmesi ona öyle öğretildiği, öyle yaparsa başkalarını mutlu edebildiği için katlandığı şeylermiş. Bence en önemli kısmı on dört yıl boyunca mutlu olduğu anlar olsa da, yaşadığı bu hayatı hissiz, ruhsuz ve içten içe ölmüş olarak tanımlaması ve bunun garip şekilde kolayca sürdürülebilir olduğunu fark etmesi. Hatta bir yerde, acaba merak ediyorum herkes benim gibi rol mü yapıyor diye soruyor. İnsanın arzu ettiğinden bambaşka bir hayatı böyle kolayca üzerine giyebilmesine, kimsenin de bunu fark etmemesine şaşırıyor. 

Unutmamak için  okurken heyecanlandığım yerleri aşağıya not aldım.

''I understand now that no one else in the world knows what should I do. The experts don´t know, the ministers, the therapists, the magazines, the authors, my parents, my friends, they don´t know. Not even the folks who loved me the most. Because no one has ever lived or will ever live this life I am attempting to live, with my gifts and challenges and past and people. This life is mine alone. So i have stopped asking people for directions to places they´ve never been. There is no map"

"Discontent is nagging the imagination. Discontent is evidence that your imagination has not given up on you. It is still pressing, swelling. trying to get your attention by whispering: "Not this". Not this is a very important stage.''

''Destruction is essential to construction. If we want to build the new, we must be willing to let the old burn. We must decide if the truth inside us can burn a belief, a family structure, a business, a religion, an industry- it should have become ashes yesterday... But at first it´s very scary. Because once we feel, know, and dare to imagine more for ourselves, we cannot unfeel, unknow, or unimagine. There is no going back. "

"What kind of life/relationship/family/world might I have created if I´d been braver?"

''Our minds are excuse makers; our imaginations are storytellers."


Aslında bahsettiği şeyler hiç duymadığım, düşünmediğim ve hissetmediğim şeyler değil. Özellikle memnuniyetsizlik kısmı. Eski iş ortamımda, işlerin, kurumun, hayatın işleyişinde sürekli bir terslik görüyordum. İçimden bu böyle olmamalı diye düşünmediğim gün neredeyse yoktu. Benim gibi çoğu kimse de aynını düşünüyordu. Ama yaşıyorlardı. Herkesin kendince gerekçeleri olduğunu biliyordum. Daha sonra gerekçenin aslında tehlikeli bir kelime olduğunu anladım. Ardına saklanması, bahane ile karıştırılması çok kolay. Kendimiz bile neyin ciddi ve aşılamaz bir gerekçe, neyin bahane olduğunu ayırt edemiyoruz çoğu zaman, çünkü korkularımız, kafamızın içinde yankılananlar çok gerçek geliyor. İnsanın kendi kendine bahanelerini görebilmesi de zor. Dışarıdan bir göz görebilir belki. 
Daimi memnuniyetsizlik hissim olmasaydı, ne yapabilirim sorusunu hiç sormayacaktım. Hiç arayışa girmeyecektim. Etrafıma bakacak, herkes katlanıyor diye kendimi avutacaktım. Bunları kelimelere dökmek gerekiyor. Hissetmek uçucu. O yüzden bu kitapları değerli buluyorum. Gelnnon Doyle adım adım yaşadıkları üzerine düşünmüş, güzel cümlelerle herkes için anlaşılır hale getirmiş. En azından bunca zaman bazı yerlerde ve hayat biçimlerinde hissettiğim aşırı memnuniyetsizlik hissinin zararlı değil aksine yararlı ve hayal gücümü harekete geçiren his olduğunu kabullenmemi sağladı. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fransız kadınları epilasyon yapmaz

la vie d'Adele

Deniz Feneri - Virginia Woolf